Virüsü bulaştırdığı annesini kaybeden Hediye Hemşire’nin zor günü

virusu-bulastirdigi-annesini-kaybeden-hediye-hemsirenin-zor-gunu-RBv8lx6h.jpg

Virüsü bulaştırdığı annesini kaybeden Hediye Hemşire’nin zor günü / Haberin Peşinde Urfa

Covid-19 servisinde çalışan, 17 yıllık hemşire Hediye Kansız, virüsü ailesine bulaştırdığını düşünürken, annesini hastalıktan kaybetti. Koronavirüsü yenen Hediye hemşire, tekrar aynı durumla karşılaşmamak için ailesiyle görüntülü görüşme yaparken, Anneler Günü için annesine duygu dolu cümlelerin olduğu mektup yazarak, sevgisini ve özlemini kaydetti.

Kocaeli Devlet Hastanesi’nin Covid-19 servisinde çalışan Hediye Kansız, koronavirüse yakalanan annesi Rabia Canbazı (76) 31 Aralık 2020’de kaybetti. Çalıştığı hastanede virüse yakalandığını ve eve götürerek annesinin yanı sıra babası ve eşine bulaştırdığını düşünen Hediye Hemşire, ailece atlatmalarının ardından tekrar aynı durumla karşılaşmamak için evine gitmemeye başladı.

Eşi ve çocuğuyla görüntülü konuşmayla iletişim kuran Hediye Kansız, annesi olmadan geçireceği ilk Anneler Günü’nün üzüntüsünü yaşıyor. Hediye hemşire, Anneler Günü için annesine duygu dolu cümlelerden oluşan mektup yazdı.

EN BÜYÜK ZORLUĞU, ÇOCUĞUMA SARILAMAMAK 

Oğlu Kaan’a (10) sarılamamanın üzüntüsünü yaşayan Hediye Kansız, “Gerçekten bütün arkadaşlarımla meşakkatli yoldayız. Bunun çıkışı var mı, yok mu; hiçbirimiz de bilmiyoruz. Bu bulaşlardan dolayı çoğumuz ailesinden birilerini kaybetti” dedi.

Hediye Hemşire, “Ben dahil. Hepimiz bu hastalığı geçirdik. İnşallah bu çıkmaz sokak bir yerde son bulacak. Çocuklarımızdan uzaktayız, eşimizden uzaktayız. Ailemizi tam olarak göremiyoruz. En büyük zorluğu, çocuğuma sarılamamak. Oğlum sevgiye muhtaç ama tam olarak o sevgiyi veremiyorum maalesef. Doya doya sarılıp, öpemiyorum 1 yıldan beri. Ben kendim bu hastalığı atlattım. Bu süreçte oğluma bir şey olacak, diye çok korktum. Aileme bir şey olacak, diye çok korktum. Nitekim, annemi kaybettim korona nedeniyle ama mesleğimi seviyorum tabi ki. İyi ki de bu meslekteyim” diye konuştu.

HASTANEDEN ALDIĞIM BULAŞI EVİME TAŞIMIŞ OLDUM 

Hastaneden aldığı bulaşı evine taşıdığını düşündüğünü belirten Hediye Kansız şöyle konuştu:

“Annem 5 yıldır bakım hastasıydı. Benimle birlikte yaşıyordu. Ben tek çocuğum zaten. Onu emanet edeceğim hiçbir yer yoktu. Bakım hastası olduğu için mecburen benimleydi. Ben muhtemelen buradan aldığım bulaşı evime taşımış oldum. Dolayısıyla annem, babam, eşim, hepimiz hasta olduk. Tabi annem kronik rahatsızlıkları olduğu için maalesef 31 Aralık’ta vefat etti.

Kaybettiğim için üzgünüm. Kaybetmek çok acı ama ‘Allah’ın takdiri’ diyoruz. Yapacak bir şey yok şu anda. Yine geldik, yine çalışıyoruz. Yorgunluğun yanı sıra üzüntüm var. Keşke biz de çocuğumuza doya doya sarılabilsek. Keşke o anları, her şeyi eskisi gibi yaşayabilsek ama umudumuzu kaybetmedik. Hala umudumuz var. İnşallah gelecek günlerde yeniden sarılıp, birbirimizle güzel günler geçireceğimizi umut ediyoruz. Üzüntümüz, kederimiz tabi ki var. Biz bu kadar kendimizden emek verirken, tüm arkadaşlarım, biz yaz- kış demeden 1 yıldan beri bunu yaşarken, bunu göz göre göre insanların halen kurallara uymaması, bizi daha çok tedirgin ediyor, daha çok korkutuyor.”

BEN KAYBETTİM, ACISINI BİLİYORUM 

Bu yıl Anneler Günü’nün kendisi için çok zor geçtiğini belirten Hediye Kansız şöyle devam etti:

“Ben tek çocuğum. Annem ve babamın, hemşire olsun, diye dua ettiği bir çocuğum. Annemi korona nedeniyle kaybettim. Lütfen herkes kurallara uysun. ‘Bize bir şey olmaz’ demesinler lütfen. Ben kaybettim. Acısını biliyorum. Kimse kaybetmesin. Bu Anneler Günü ve bayram benim için çok zor olacak. Çünkü ilk kez annesiz bir Anneler Günü geçireceğim ama iyi ki evladım var. Ona da doya doya sarılamayacağım. En kötüsü de bu. Bütün arkadaşlarım, bütün hekimler, bütün sağlık camiası olarak rica ediyoruz. Bize acısınlar. İstediğimiz tek şey, kurallara ayak uydurmaları. Başka yapacak hiçbir şey yok şu anda.”

ANNESİNE MEKTUP YAZDI 

Hadiye Kansızın, annesine Anneler Günü için yazdığı mektup ise şöyle:

“Annem,

Hani o gittiğin son gün gözlerin gözlerime kilitlenmişti. İşte o an anladım. Sen artık cennet diyarına gidiyordun. Hani dedin ya sessizce ‘Ağlama’ diye…

Olmuyor be anne. Adını anınca gözümden yaşlar süzülüyor. Tutamıyorum sözümü. Oysa ki ‘Ağlama’ derdin. Dayanamıyorum anne. Hele son konuşmamız. Entübe edilecekti annem, entübe edilmeden önce ‘Annem şimdi uyuyacaksın ama uyandığında seni alıp evimize götüreceğim’ dedim ama annem her şeyi anlamıştı.

Dua ediyordu ve sessizce başını salladı. ‘Ben herhalde gelemem kızım’ dedi. Eşimle ve benimle helalleşti. Bizi bize emanet ettin. Babamı, baş tacını emanet ettin ve uzun bir yolculuğa çıktın. İşte o son görüşüm. Bedenin soğuk ama ruhun bizimle olan. Gülümsüyordun.

Onca yılların yükü bir anda gidivermişti omzundan. Annem, huzura erdiğin o kadar belliydi ki.

Sen gitmiştin ve sen gittiğinden beri sol yanım ağrıyor annem.”

(.)

Exit mobile version