Kriz yılları olan 2018 ve 2019’un ardından 2020’ye yüzde 5’lik resmi büyüme hedefiyle başlayan Türkiye ekonomisi, tüm dünya gibi salgından olumsuz etkilendi. İkinci çeyrekte yüksek oranlı bir küçülme beklenirken, yılın ikinci yarısında toparlanmanın şeklinin ne olacağı tartışılıyor. Ekonomi literatüründe dibe vurup hızla toparlanmaya “V şekli” ismi veriliyor. Ekonomi yönetimi böyle bir toparlanma bekliyor. L, toparlanmanın ne zaman olacağının belirsizliğini; W, tekrar küçülmenin ortaya çıkmasını; U ise bir süre durgunluğun devam etmesini ifade ediyor. Sozcu.com.tr’ye konuşan ekonomistler Seyfettin Gürsel, Gizem Öztok Altınsaç ve Murat Kubilay, ekonomideki mevcut durumu ve toparlanmanın şekline dair öngörülerini anlattı.
Corona virüsü salgını tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomiyi olumsuz etkilerken, toparlanmanın hızı tartışılıyor. Corona virüsü salgınında vaka sayılarının yüksek seyrinin devam etmesi ve bazı ülkelerde ikinci dalga endişeleri, ekonomileri yeniden açmaya dönük adımlara rağmen hem toparlanmayı zayıflatıyor hem de geleceğe dair tahminde bulunmayı güçleştiriyor.
Türkiye dahil dünya genelinde hisse senedi piyasalarında mart ayındaki dibe vuruş sonrasında iyimser havayla V şeklinde yükseliş görülürken, reel ekonomilerde henüz güçlü toparlanma söz konusu değil.
ALBAYRAK “V” ŞEKLİNDE TOPARLANMA BEKLİYOR
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın önceki gün Türkiye Bankalar Birliği’nin 63. Genel Kurulu açılışında yaptığı konuşmada “ekonominin V şeklinde toparlanacağını” söylemesi de toparlanmanın hızını tekrar gündeme getirdi.
Ekonomistler, krize giren ekonomilerde toparlanmayı ifade etmek için V, W, L ve U gibi harfler kullanabiliyor.
V, ekonominin dibe vurduktan sonra hızla toparlanmasını; L, krizin sürmesini ve toparlanmanın ne zaman olacağının belirsizliğini; W, hızlı toparlanmanın ardından tekrar küçülmenin ortaya çıkmasını; U ise bir süre durgunluğun devam etmesinin ardından hızlı toparlanmayı ifade ediyor.
IMF’NİN TAHMİNİ YÜZDE 5 KÜÇÜLME
TÜİK verilerine göre, 2017’de yüzde 7,4 büyüyen Türkiye ekonomisi, Ağustos 2018’de yaşanan kur şokunun tetiklemesiyle ekonomik krize girdi ve büyüme oranı 2018’de yüzde 2,6’ya, 2019’da yüzde 0,9’a geriledi.
Salgın öncesinde hükümetin 2020 için resmi büyüme hedefi yüzde 5’ti ancak salgın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de planları alt üst etti. Nitekim, Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisinin salgın etkisiyle 2020’de yüzde 5 küçüleceği tahminini açıkladı. Fon, küresel ekonomi için de yüzde 4,9 küçülme öngörüyor.
TÜİK, 2020’nin ilk çeyreği için yıllık bazda yüzde 4,5’lik büyüme açıkladı ancak ikinci çeyrekte tarihi bir küçülme bekleniyor. Örneğin, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 20 Haziran’da yayımladığı raporda, ikinci çeyrekte ekonomide yıllık bazda yüzde 7,5 küçülme öngörüsü yer aldı.
Seyfettin Gürsel
“V TİPİ MÜMKÜN DEĞİL”
BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, bu şartlarda V tipi toparlanmanın mümkün olmadığı görüşünde. Birçok faaliyet kolunun salgından ciddi şekilde etkilendiğini ve iş gücüne katılımda ciddi kayıplar olduğunu belirten Gürsel, 2020’nin tamamı için az da olsa küçülme beklediğini söyledi.
Türkiye tarihinde ilk defa üç yıl üst üste yüksek işsizlik oranının yaşanmış olacağını, asıl sorunun işsizlik olduğunu vurgulayan Gürsel, ekonomi toparlansa bile gerçek işsizlik oranının kolay kolay düşmeyeceğini dile getirdi.
“SALGIN ÖNCESİ SEVİYEYE 2021 SONUNDA DÖNEBİLİRİZ”
Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi Gizem Öztok Altınsaç, dipten dönüşün şekline dair tartışmanın eksik bir zeminde yapıldığına işaret etti. Asıl önemli sorunun “başladığımız noktaya ne kadar zamanda geri geliriz” olduğunu belirten Altınsaç, “Bu konu toparlanmanın şeklinden çok daha mühim. Şu anki tahminler hem küresel ekonomi hem de Türkiye’nin krize girmeden önceki gelir seviyesine (üretim) gelmesinin en erken 2021 son çeyreğinde olacağına işaret ediyor” dedi. 2009 krizinde bu sürecin 4 yıl aldığını, Covid-19 krizinin ise daha derin ama muhtemelen daha kısa süreli olacağını belirten Altınsaç, “Çünkü bu bir finansal kriz değil, dışsal bir şok” değerlendirmesinde bulundu.
Gizem Öztok Altınsaç
“EN KÖTÜ GERİDE KALDI”
“Son gelen veriler net şekilde ortaya koymakta, nisan ve mayıs krizin dibi idi ve muhtemelen en kötüsü geride kaldı. Türkiye özelinde bakarsak da benzer görünüm var” diyen Altınsaç, sözlerine şöyle devam etti:
“PMI verisi, öncü göstergeler, güven endeksleri, elektrik tüketimi, kredi kartı harcamaları, tüm veriler dipten dönüşün şiddetli bir şekilde gerçekleştiğini göstermekte. Bu demek değil ki bu yılın ikinci çeyreğinde daralmıyoruz, aksine ilk çeyrek %4.5 reel yıllık büyümenin ardından muhtemelen ikinci çeyrekte %10-12 bandında reel bir daralma mevcut. Veriler bize, dipten dönüş şiddetli olsa da, tüm yılı daralma ile tamamlayacağımıza işaret ediyor.”
“Eylül-ekim aylarına gelindiğinde toparlanmanın gücü bu şekilde devam edecek mi yoksa zayıflayacak mı” sorusunun yanıtının henüz net olmadığını belirten Altınsaç, “Türkiye, bu senaryoya karşı, muazzam bir kredi büyümesi ile yanıt vererek iç talebi, özellikle hanehalkı tüketimini çeşitli yöntemlerle desteklemekte. Enflasyon oldukça yüksekken faizin bu denli düşük olması da tasarruf sahiplerinin kendilerini koruma maksatlı ya dövize geçmelerine ya da konut/araba gibi mallara yönelmeleri ile sonuçlanıyor. Dolayısıyla kısa vadede bu hızlı toparlanma süreci ve iç tüketimin desteklenmesi devam edecek gibi duruyor. Daha orta vade düşünürsek elbette enflasyon ve cari açık gibi veyahut büyümenin fonlanması gibi sorunlarımız net” dedi.
Dr. Murat Kubilay
“GERÇEK TOPARLANMA İÇİN 1 YIL GEREKLİ”
Uluslararası finans uzmanı ve ekonomist Dr. Murat Kubilay, bu yılın ikinci çeyreği için şu ana kadar açıklanan sanayi üretimi, ciro-perakende endeksleri ve dış ticaret verilerinin “eşi benzeri görülmemiş bir küçülme” yaşanacağını gösterdiğini vurguladı.
“Bu elbette ki çok özel bir durum ve anlaşılabilir” diyen Kubilay, “Asıl eleştirilmesi gereken nokta ise karantina ve evde kalma gibi önlemleri zayıflatıp; buna rağmen beklenen ekonomik gelişimi sağlayamamak olacaktır” ifadelerini kullandı.
Salgının Türkiye ekonomisini üç ayrı kanaldan etkilediğini belirten Kubilay, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu kanallardan ilki dış ticaret ki ana pazarımız Avrupa Birliği (AB) bu yıl sonunda %5-10 arasında değişen oranlarda daralacak. Yani ihracatımız artmayacak, sadece ithalatımızın azalmasıyla yetineceğiz.
İkinci kanal, iç ticaretin tüketici tepkisiyle durması. Haliyle işe gidilemediği ve evden çıkılamadığı için hem harcanabilir gelir azaldı hem de tekrarı mümkün olmayan otel ve lokanta gibi harcamalar yapılamadı. Bu kayıpların geriye dönüşü olmayacak.
Son kanal ise yatırımcı tepkisi oldu; Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelerde büyük bir döviz çıkışı yaşanıyor. Bu durum da dış finansman kanallarımızı tıkadığı gibi döviz kurunda yeni bir patlama ihtimalini artırıyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş de turizm gelirlerindeki kaybı telafi edemiyor. Hükumetin sağladığı destek ve teşvikler ise şu ana kadar açıklandığı verilerde olduğu gibi düşüşü yavaşlatmayı dahi başaramamış.”
Önümüzdeki süreçte bu etki kanallarından herhangi birinde kalıcı iyileşmenin virüse karşı etkili bir aşı veya tedavi bulunmadığı müddetçe mümkün olmadığını dile getiren Kubilay, “Bu nedenle, yılın 3. ve 4. çeyreklerinde ekonomi dipten bir derece yukarı çıkacak olsa da gerçek anlamda toparlama için en az 1 yıl daha gerekecek. Bu süre zarfında yeni bir küresel ekonomik durgunluk veya dolar kurunda spekülatif atak yaşanırsa; pandemi nedeniyle oluşan iktisadi hasarın telafisi belki de 5 yıla kadar uzayacak” dedi.