Uzmandan bilinçsizce sokağa çıkanlar için yorum: Empati yoksunluğu hafif kalır

uzmandan-bilincsizce-sokaga-cikanlar-icin-yorum-empati-yoksunlugu-hafif-kalir-BCZ1KE8u.jpg

Uzman Psikolog İbrahim Eke, pandemi sürecinden sonra yaşananların adeta bir ‘askerlik anısı’ gibi hatırlanacağını söyleyerek “Bittikten sonra espri konusu olur. Mutlaka çavuşla ilgili bir anı anlatılır” yorumunu yaptı. Bu süreçte gerekli olmayan durumlarda dahi bilinçsizce sokağa çıkanlarla ilgili de açıklamalarda bulunan Eke, “Empati çok yumuşak bir cümle olur. Ötekinin hayatına kast etmeyi ötekiyle anlatamazsınız, düz vicdansızlıktır.” şeklinde konuştu.

Ömrüm KARA

Uzman Psikolog İbrahim Eke, insanların virüs salgınının eninde sonunda biteceğini düşünerek kendilerini motive edebileceğini belirterek, “Tıp ki erkeklerin askerlik süreci gibi. İçindeyken, ‘Bitmez’ diyorsun, bitmeyecekmiş gibi gelir. Ancak bittikten sonra espri konusu olur. Mutlaka çavuşla ilgili bir anı anlatılır” dedi.

Corona virüsü tüm dünyayı kasıp kavurdu, milyarlarca insanı evlerine kilitledi. Hal böyle olunca da ekonomiyi, siyaseti ve fiziksel sağlığı olduğu kadar ruhsal sağlığı da etkiledi.

Şu sıralar özellikle de Türkiye’de her ne kadar “normalleşme” konuşulmaya başlasa da, uzun süredir evlerinde olan, virüs nedeniyle kazançlarını kaybeden, yaşları nedeniyle daha yoğun kısıtlamalara maruz kalan yurttaşlar, bir bilinmezliğin içine girdi. Peki, bu bilinmezlikten nasıl kurtulacağız, motivasyonumuzu nasıl sağlayacağız? Sözcü’ye konuşan Uzman Psikolog İbrahim Eke, önemli uyarı ve tavsiyelerde bulundu.

Uzman Psikolog İbrahim Eke

“ENİNDE SONUNDA ESPRİ KONUSU OLACAK”

Bilinmezlik konusunun aslında çok da bilinmez olmadığını belirten Eke, sadece insanların şu sıralar kendilerine odaklı olduğu için bunu yaşadığını belirtti. Geçen yüzyılın başında da pandemilerin yaşandığını anımsatan Eke, “Ancak bunun eninde sonunda bittiğine dair insanların deneyimleri var. 3-5 ya da 18 ay sonra ama sonunda süreç tamamlanıyor. Tıp ki erkeklerin askerlik süreci gibi, içindeyken ‘Bitmez’ diyorsun, bitmeyecekmiş gibi gelir. Ancak bir gün biter ve bittikten sonra sohbet, espri konusu olur. Mutlaka çavuşla ilgili anılar anlatılır. Durum biraz buna dönecektir” ifadelerinde bulundu.

“DOĞA ANA İNSANLIĞA NET BİR MESAJ VERDİ”

Pandemi süreciyle doğa ananın, insanlığın toprak ve doğayla kavga etmemesi gerektiğini net bir şekilde gösterdiğine dikkat çeken Eke, “Bakın küresel ısınmadan tutun da ozon tabakasının delinmesine kadar… Bu kadar kısa sürede doğa kendini tamir edebilir bir hale geliyorsa bu uyarıyı almamız ve dikkat etmemiz gerekiyor. Herhalde artık bilinmezlik karşısında, insanlığın kutbunun bilim ve bilgi olduğu tartışmasızdır. Eğer bilgiye sahipsek, bilinmezlikle başa çıkabilmekte duygusal olarak şansımız vardır. Burada da bunu bize söyleyecek olanlar, bilim insanları, tıp insanları, biyologlar, üstünde çalışan diğer bilim insanları.

Şimdi burayı kendimize eksen alırsak belli bir süre için belli kısıtlamalarla gideceğimizi, bu kısıtlamaların niye gerektiğini, niye olması gerektiğini ve ne zaman biteceğine dair bir fikrimiz oluşur. Öbür türlü anda, sadece duyguda kaldığımızda hepimiz korkuyoruz, korku çok gerçek bir şey, hasta oluyoruz. Korkuyor olmamızda bir beis yok. Korkarız ama bunun kaygıya dönüyor olması yani, ‘Ya olursa’ demeye başladığımızda iş korkudan çıkıyor ve kaygıya dönüşüyor. Hayatımızın zorlaştığı nokta da burası oluyor” ifadelerinde bulundu.

“YURTTAŞLARA DOĞRU BİLGİ VERİLMELİ”

Sürecin eninde sonunda biteceğini bilmenin insanlık için önemli bir bilgi olduğuna vurgu yapan Uzman Psikolog Eke, devletlerin yurttaşlarına verdikleri bilginin önemine dikkat çekti. Eke, bilginin doğru verilmesinin rahatlattığına işaret ederek, “Ama bilgi biraz bulanık kalıyorsa, karmaşık kalıyorsa, yeterince anlaşılır bir şekilde anlatılmıyorsa, o zaman anladığımız kadarıyla hareket ederiz. İnsanların anladığı kadarına fırsat vermeyecek kadar açık kamusal bir bilgiyi yönetenlerin mutlak olarak her hücreye ulaşıyor olmasını sağlamaları gerekiyor. Eğer bu sağlanabilirse o zaman biz de direngen olmakla ilgili motivasyon kaynaklarımızı burada bulabiliriz” diye konuştu.

“ÖTEKİNİN HAYATINI KASTETMEK VİCDANSIZLIKTIR”

Eke, dışarıya çıkma gibi bir zorunlulukları olmamasına rağmen sokakta bilinçsizce geçen insanların psikolojilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu kişilerin kendileri dışındaki insanları düşünmediğini ve bir bağ kurmadığını dile getiren Eke, şunları söyledi:
“Bu duruma birebir yanıt vermek mümkün değil. Ama genel olarak sorduğunuz sorunun karşılığı birazcık daha kamusal ve toplumsal süreçlerle anlatılabilmeli. Yani kendim dışında ben bir grupla yaşıyorum, toplumda yaşıyorum ve benim ötekine karşı sorumluluğum var, bir bilgidir, bir bilinçtir. Ancak bu empati yoksunluğundan gelmiyor, düz vicdansızlıktır bu. Empati çok yumuşak bir cümle olur. Ötekinin hayatına kast etmeyi ötekiyle anlatamazsınız, düz vicdansızlıktır.”

“65 YAŞ ÜSTÜ EN BAŞINDAN DÜŞÜNÜLEBİLİRDİ”

Türkiye’de hemen hemen virüs salgınının başlamasıyla birlikte kısıtlamaya tabi tutulan 65 yaş ve üstü vatandaşların psikolojik duruklarına ilişkin açıklamalarda bulunan Eke, şu ifadelerde bulundu:
“65 yaş ve üstü kişililere yasak koyduğumuz anda onların başka ihtiyaçları da gözetilerek, o yasağı belli esneklikler barındıracak ya da ihtiyaçlarını gözetecek şekilde organize etmekte sorumlusunuz. Bu kadar uzun süre bazıları ailesinden, bazıları dayanışma ağlarından destek aldı ancak büyük bir çoğunluğu kapalı alanda destek almadan kaldı. Belli günler genel olarak yasak ilan edildiğinde onlara yönelik farklı uygulamalar en başından beri sağlanabilirdi.”

“SAĞLIK SATIN ALINAN BİR ŞEY DEĞİLDİR”

Eke, salgından sonra gençler ve yetişkinlerin nasıl bir psikoloji yaşayacağına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. İnsanlığın tek bir tepki vereceğini sanmadığını vurgulayan Uzman Psikolog Eke, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mutlaka belli belirtileri olacaktır. Belli oranda ama depresif tepkilerinin de olabileceği ya da kaygıyla ilgili tepkilerinin de olabileceği, farklı süreçlerin de gözükeceğini şimdiden tahmin edebiliriz. Ama dediğinize yanıt, umut ederim kendilerine eksen olarak neyi almaları gerektiğini öğrenerek bu süreçten çıkarlar. Bilim ve bilginin ne kadar önemli olduğunu öğrenerek çıkarlar.

Öğrendiğimiz şey şu, öğreneceğimiz en önemli şey şu, sağlık alınıp satılabilen bir şey değildir, olmamak zorundadır. Sağlık kamusaldır ve kamusal olmak zorundadır. İşte böyle günlerde, bunu öğreniyoruz. Eğitimin, sağlığın ne kadar kritik olduğunu, bunların herkesin temel hakkı olduğunu çok net görüyor olmak zorundayız ve bunun farkındalığıyla çıkıyor olmak herhalde çok önemli olacaktır.”


Exit mobile version