Sessiz pandemi: Kronik böbrek hastalığı / Haberin Peşinde Urfa
Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalarla dünya çapında saygınlığını kanıtlamış bir kurum olan Türk Nefroloji Derneği, 2021 Yılı “Dünya Böbrek Günü” etkinlikleri kapsamında gerçekleştirdiği basın buluşmasında tüm dünyada ‘sessiz salgın’ olarak da bilinen Kronik Böbrek Hastalığının çarpıcı etkilerini ortaya koydu.
Kronik böbrek hastalığı, dünyada ve ülkemizde salgın halini almış önemli bir halk sağlığı sorunu olarak dikkat çekiyor. Böbrek hastalığı erken saptanırsa sıklıkla önlenebiliyor veya ilerlemesi geciktirilebiliyor. Ancak hastalığın farkındalığının düşük olması, erken dönemde tespit edilmesine imkân vermiyor. Bireylerin hastalığının farkında olmaması nedeni ile “son dönem böbrek yetmezliği” gelişiyor ve yaşam kalitesi bozuluyor.
Hastalığın küresel tehdit seviyesinde ilerlediğine ve çok ciddi sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş, “Kronik böbrek hastalığı dünyada her 10 erişkinden birini etkiliyor ve her yıl 2,5 milyon kişi hastalığın yol açtığı sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor ve maalesef Türkiye, böbrek hastalığı sıklığının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor” dedi.
‘BÖBREK HASTASIYIM, HAYATA BAĞIMLIYIM’ KAMPANYASI
Böbrek hastalığı olan bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirmek, hayata tüm yönleriyle bağlanmalarını ve katılmalarını desteklemek amacıyla bu yıl Dünya Böbrek Günü’nün küresel sloganı, “Böbrek Hastalığı ile İyi Yaşamak” olarak belirlendi.
2006 yılından beri her yıl Dünya Böbrek Günü özelinde böbrek sağlığı ve hastalıkları konusunda toplum bilincini artırmak, erken tanının önemini vurgulamak ve böbrek hastalığının insan sağlığı üzerindeki ağır yükü hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla çalışmalar yapan Türk Nefroloji Derneği ise 2021 yılı Dünya Böbrek Günü ve haftasında “Böbrek Hastasıyım, Hayata Bağlıyım” sloganı ile farkındalık çalışmaları düzenliyor.
Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Kenan Ateş “Hastalarımızın yaşam kalitesini değerlendirmek ve sonrasında saptanan sorunlara yönelik çalışmalar yapmak için, www.dunyabobrekgunu.org adresinde yer alan bir Yaşam Kalitesi Anketi hazırladık. Bu anketin sonuçlarına göre hastaların yalnız üçte biri (yüzde 34) yaşam kalitelerinin iyi olduğunu söylemişlerdir. Bu ankete göre her 4 böbrek hastasından 3’ü hastalıklarının günlük fiziksel aktivitelerini, çalışma durumlarını (işte veya evde), uyku düzenlerini ve yaşamdan aldıkları keyfi etkilediğini belirtmişlerdir. Hastaların üçte ikisi hastalıklarının ailelerine karşı sorumluluklarını, seyahat etme kapasitelerini ve cinsel hayatlarını etkilediğini söylemişlerdir. Hastaların büyük çoğunluğu (yüzde 87) aldıkları aile desteğinden, benzer şekilde yüzde 91’i de aldıkları sağlık hizmetinden belli derecelerde memnun olduklarını belirtmişlerdir. Böbrek hastalarının yüzde 82’si diyet yapmaktan, yüzde 85’i çok ilaç kullanmaktan, yüzde 84’ü hastaneye sık kontrole gitmekten, yüzde 81’i doktorlara veya diğer sağlık personeline bağımlı olmaktan, yüzde 88’i geleceğe yönelik belirsizlikten ve yüzde 78’i ailelerine yük olmaktan değişen derecelerde de olsa rahatsız olduklarını belirtmişlerdir.
HER YIL 2,5 MİLYON İNSAN HAYATINI KAYBEDİYOR
Her yıl yaklaşık 2,5 milyon kişinin hastalığın yol açtığı sorunlar nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten Prof. Dr. Kenan Ateş, “Kronik böbrek hastalarında, başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere eşlik eden sorunlar nedeniyle maluliyet ve ölüm oranları oldukça yüksektir. Ve bu hastaların sık olarak hastaneye yatması gerekebilmektedir. Üstelik, kalp-damar hastalıkları, kanser, KOAH gibi birçok hastalıkta ölüm oranlarında azalma olmasına karşın, kronik böbrek hastalığında giderek artmaktadır. Halen kronik böbrek hastalığı tüm ölümlerin yüzde 4,5’undan sorumludur. Bunun sonucunda, kronik böbrek hastalığı tüm ölüm nedenleri arasında 1990’da 17. sırada iken, günümüzde 12. sıraya çıkmıştır ve 2040 yılında 5. sıraya yükselmesi beklenmektedir” şeklinde konuştu.
BÖBREK HASTALARINDA COVID-19 RİSKİ
Bu yıl 11 Mart 2021 tarihine denk gelen Dünya Böbrek gününün, aynı zamanda Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının açıklandığı günün de birinci yıl dönümü olduğunu vurgulayan Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa Arıcı şunları kaydetti:
“Bütün dünyayı etkisi altına alan bu salgın ülkemizde de önemli sorunlara yol açmış, birçok insanımızın ve sağlık çalışanımızın ne yazık ki hayatlarını kaybetmelerine neden olmuştur. Türk Nefroloji Derneği, salgının ilk aylarında hastaneye yatarak tedavi gören binin üzerinde böbrek hastasının verisini değerlendirerek uluslararası bilim dünyası ile de paylaşmıştır. “Türk Nefroloji Derneği Covid-19 Deneyim Paylaşımı” başlığı ile gerçekleştirilen ve Türkiye’de 47 nefroloji kliniğinde 71 nefroloğun katılımı ile toplanan veriler, Covid-19 nedeni ile hastaneye yatarak tedavi gören kronik böbrek hastalarında ölüm oranının yüzde 28.4, hemodiyaliz hastalarında yüzde 16.2 ve böbrek nakli hastalarında yüzde 11.1 olduğunu göstermiştir.”
DAHA SIKI ÖNLEM ALMALARI GEREKİYOR
Böbrek hastalarının Covid-19 açısından en yüksek risk gruplarından birini temsil ettiğini ve bu hastaların olağan bakım süreçlerini de etkilediğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Arıcı şöyle devam etti:
“Pandemi öncesinde kronik böbrek rahatsızlığı rahatsızlığı bulunan kişiler, Covid-19 hastalığının en ağır seyredebileceği riskli grubu oluşturmaktadırlar. Diyaliz tedavisi gören böbrek hastalarının bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla mücadele açısından yeterince güçlü değildir. Dolayısıyla bu kişilerde zayıflayan vücut savunması nedeniyle enfeksiyon hastalıklarına karşı bir yatkınlık söz konusu olabilir. Diyaliz hastalarının, sağlık çalışanları ve yetkililer tarafından alınması gerekli olan önlemlerini alarak planlanmış diyaliz tedavilerine ise ara vermeden devam etmesi gereklidir. Aynı şekilde böbrek nakli yapılmış kişiler, organ reddinin olmaması için kullandıkları bağışıklık baskılayıcı ilaçlar nedeniyle enfeksiyon hastalıklarına karşı bir miktar savunmasız kalmış olsa da ilaçlarını kullanmaya devam etmeleri hayati öneme sahiptir. Bu kişilerin pandemi dönemi boyunca daha dikkatli olmaları, daha sıkı tedbirler almaları, tedavilerini aksatmamaları ve tedavi gereksinimleri haricinde mümkün oldukça evlerinde kalmaları önerilir.”
Yaşam Kalitesi Anketi içerisinde sorulan Covid-19 soruları da ilginç sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Böbrek hastalarının yüzde 92’si Covid-19 salgını nedeniyle değişen derecelerde kaygılandığını belirtmişlerdir. Hastaların neredeyse yarısı (yüzde 47) Covid-19 salgını sürecinde böbrek sağlıkları ve tedavileri ile ilişkili sorun yaşamışlardır. Anketi dolduran neredeyse her 4 hastadan 3’ü (yüzde 73) henüz Covid-19 aşısı olmamıştır. Hastaların yüzde 76’sı aşının etkileri ve yan etkileri için de kaygı duymaktadır.
DİYALİZ VE BÖBREK NAKLİNİN KÜRESEL MALİYETİ: 1,5 TRİLYON DOLAR
Kronik Böbrek Hastalığının sağlık ekonomisi üzerinde küresel bir tehdit oluşturduğuna dikkat çeken Kenan Ateş, “Kronik böbrek hastalığı sıklıkla ilerleyici bir hastalıktır. Böbreklerin süzme işlevinin yüzde 85-90’dan fazla yitirilmesi, son dönem böbrek hastalığı olarak adlandırılır. Son döneme ulaşan hastaların yaşamını sürdürebilmesi için diyaliz veya böbrek nakli tedavilerinin uygulanması gerekir. Şu anda tüm dünyada 3.5 milyon civarında diyaliz veya böbrek nakli hastası bulunmaktadır. Bu sayının 2030 yılında 5.5 milyona ulaşması beklenmektedir.
Ülkemizde de diyaliz veya böbrek nakli uygulanan hasta sayısı son 15 yılda 2.5 kat artarak günümüzde 85.000’e yaklaşmıştır. Diyaliz ve böbrek nakli pahalı tedavilerdir ve ülkelerin sağlık bütçelerini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Ülkeler arasında farklılıklar olmakla beraber, sağlık bütçelerinin yaklaşık yüzde 5’i bu tedaviler için harcanmaktadır. Diyaliz ve böbrek naklinin küresel maliyetinin 1.5 trilyon dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Erken evre hastaların takip ve tedavi harcamalarının dahil edilmesiyle, hastalığın sağlık ekonomisine yükü çok daha artmaktadır” şeklinde konuştu.
EN ÖNEMLİ NEDENİ DİYABET
Dünyada ve Türkiye’de kronik böbrek hastalığına yol açan en önemli nedenler olarak diyabet ve hipertansiyon gösteriliyor.
Dünya genelinde 1995 yılında yüzde 4 olan diyabet sıklığı, günümüzde yüzde 10’a ulaştı. Bu artış hızı ile halen 465 milyon civarında olan hasta sayısının önümüzdeki 20-25 yıl içinde 700 milyona ulaşması bekleniyor.
Ülkemizde de diyabet sıklığı dramatik şekilde artıyor. 1995 yılında yüzde 5.2 olan sıklık, aradan sadece 15 yıl geçtiği halde 2010’da yüzde 13.7’ye yükseldi. Günümüzde bu oranın yüzde 15’i geçtiği tahmin ediliyor.
Diyabeti olan bireylerin yüzde 30-40’ında böbrek hastalığı gelişiyor. Yapılan CREDIT çalışmasında, Türkiye’de diyabetli bireylerin yüzde 32.4’ünde kronik böbrek hastalığı saptandı. Bu oran, diyabetik olmayanlara göre 2.5 kat daha yüksek. Türk Nefroloji Derneği’nin Böbrek Kayıt Sistemi verilerine göre, diyalize yeni başlayan hastaların yaklaşık yüzde 40’ında altta yatan neden diyabet olarak gösteriliyor.
TÜRKİYEDE HER 6-7 ERİŞKİNDEN BİRİ BÖBREK HASTASI
Kronik Böbrek Hastalığı, dünya genelinde her 10 erişkinden birinde görülen en önemli toplum sağlığı sorunlarından birisi olarak kabul edilirken, tüm dünyada yaklaşık 850 milyon böbrek hastası bulunuyor. Bu sayı, sık görülen hastalıklar olan diyabet, kalp-damar hastalıkları, kanser, KOAH ve depresyonlu hasta sayısından daha yüksek seviyelerde yer alıyor.
Türk Nefroloji Derneği tarafından gerçekleştirilen CREDİT çalışması, ülkemizde erişkinlerin yüzde 15.7’sinde kronik böbrek hastalığı bulunduğunu gösteriyor. Buna göre, ülkemizde her 6-7 erişkinden birisi böbrek hastası ve hastalık halen 9 milyondan fazla vatandaşımızı etkiliyor.
ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ
Kronik böbrek hastalığı açısından risk grubunda olan (diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalığı, obezite veya ailesinde böbrek hastalığı bulunan veya yaşı ileri olan) bireylerde böbrek fonksiyonlarının düzenli takip edilmesi ve hastalığın erken evrelerinden itibaren böbrek koruyucu tedavi yaklaşımlarının başlanması oldukça önemlidir. Erken teşhis böbrek sağlığınız için de önemlidir.