Gazeteci ve yazar Murat Bardakçı, HaberTürk gazetesindeki köşesinde yazdığı makalede, “Avrupa’nın 14. asırda başlattığı ‘karantina’, bizde ilk defa 1831’de, en üst düzey devlet görevlilerinin verdikleri kararı zamanın hükümdarı İkinci Mahmud’un tasdik etmesi ile uygulandı” dedi.
Gazeteci ve yazar Murat Bardakçı, HaberTürk gazetesindeki köşesinde, “İşte, Türkiye’nin 1831 tarihli ilk karantina belgesi ve Sultan Abdülhamid’in ‘Bütün hacılar karantinaya alınacaktır’ emri” başlıklı makalesinde, “Avrupa’nın 14. asırda başlattığı ‘karantina’, bizde ilk defa 1831’de, en üst düzey devlet görevlilerinin verdikleri kararı zamanın hükümdarı İkinci Mahmud’un tasdik etmesi ile uygulandı” dedi.
Bardakçı’nın makalesinin tam metni şöyle:
Koronavirüs belâsı geldi geleli hem virüsle, hem de karantina ile uğraşıyoruz…
“Karantina” kavramı bize 19. asrın başlarında gelmiştir ve o zamanlardaki ismi “tahaffuz”dur, yani “hıfzetme, koruma” demektir; karantina mekânlarına da “tahaffuzhane” denmiştir.
Türkiye, tarihi boyunca dünyanın dört bir tarafındaki memleketlerde olduğu gibi salgınlar yaşadı ve bu salgınlarda onbinlerce insan can verdi. Salgınların başında kolera vardı, bütün salgınlar Türkiye’ye dışarıdan gelmişti, yani şimdiki Koronavirüs salgını ile o günlerdeki kolera hadiselerinin kaynağı aynı idi: Türkiye’ye yurt dışından gelenler tarafından getirilmişlerdi!
Avrupa’nın 14. asırda başlattığı “karantina”, bizde ilk defa 1831’de, en üst düzey devlet görevlilerinin verdikleri kararı zamanın hükümdarı İkinci Mahmud’un tasdik etmesi ile uygulandı…
İkinci Mahmud’un emri ile başlayan uygulamanın ilk aşamasında, İstanbul’a gelen bütün gemiler geldikleri yerlere göre değişik limanlarda karantinaya alınıyorlardı ve karantina müddeti gelinen yere göre değişiyordu. Uygulama sırasında işin dinî tarafı da ihmal edilmedi, zamanın şeyhülislâmından karantinanın dine aykırı olmadığına dair fetva bile alındı.
Sonraki senelerde, karantinanın devrin şartlarına göre daha bilimsel şekilde yapılmasına başlandı. 1838’de bir “Karantina Meclisi” teşkil edildi ve başka şehirlerde de karantina merkezleri kuruldu. Bu merkezlerde ciddî şekilde faaliyette bulunulabilmesi için Avrupa’dan karantina uzmanları davet edildi ve vatandaşlarının hakkını korumak için uygulamalara sık sık müdahalede bulunan İstanbul’daki yabancı memleketlerin elçileri de Karantina Meclisi’ne alındılar.
Salgın senelerinde en önemli dertlerden biri, hacdan dönenlerin bulaşıcı hastalık mikrobu taşıyıp taşımadıkları meselesi idi. Salgın senelerinde hacdan gemilerle dönen hacılar İstanbul’un girişinde hemen karantinaya alınıyorlardı ama bir problem vardı: Karantina sadece Türk gemileri ile gelen hacılara uygulanabiliyordu ama devlet yabancı bandıralı gemilerle seyahat edenlere kapitülâsyonlar yüzünden bir şey yapamıyor, hasta yolcular bile ellerini-kollarını sallayarak karaya çıkabiliyorlar ve mikrobu her tarafa yayıyorlardı!
Sıkıntı, Sultan Abdülhamid’in 6 Ağustos 1892’de verdiği emir ile son buldu. Hükümdarın başkâtibi, yani Yıldız Sarayı’nın Genel Sekreteri Süreyya Bey’in ilgili makamlara gönderdiği yazıda bundan böyle uygulamadaki çifte standarda son verilmesi ve hacıları taşıyan Osmanlı vapurları ile beraber yabancı vapurların da karantinada beklettirilmeleri emrediliyordu.
Karantina konusunu merak edenler, Prof. Dr. Gülden Sarıyıldız’ın internetten de ulaşılabilen İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı “Karantina” maddesini ve aynı hocanın 1996’da Türk Tarih Kurumu’ndan yayınlanan “Hicaz Karantina Teşkilâtı” isimli eserini okuyabilirler…
Burada, karantina tarihimizle ilgili bazı önemli belgeleri ve ilk karantina merkezlerimizin fotoğraflarını yayınlıyorum. Belgeleri ve salgın hastalıklar ile karantina konusundaki daha başka evrakı temin etmemi sağlayan Devlet Arşivleri Başkanı dostum Prof. Dr. Uğur Ünal’a teşekkür borçluyum.
İşte, İkinci Mahmud tarafından 1831’de verilen ve karantina tarihimizin ilk yazılı emri olan belge ile Sultan Abdülhamid’in hacıların karantina altına alınmaları konusundaki iradesi ve yine karantina hakkında daha başka evrak…
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.
HaberTürk