Meme Hastalıkları / Haberin Peşinde Urfa
Meme Hastalıkları için bilgi mi arıyorsunuz? Meme Hastalıkları makalesine göz atın ve Meme Hastalıkları hakkında daha fazla bilgi edinin
Meme gelişimi anne karnında başlar, doğum sırasında meme erkekte ve kadında aynıdır. Sadece büyük süt kanallarını içerir. Ergenlikte gelişmeye devam eder. Memeler gelişimini hamilelikte tamamlar. Meme gelişiminde östrojen, progesteron, prolaktin, tiroid hormonları, kortizol ve büyüme hormonları gibi hormonlar etkilidir.
Meme süt üreten, 15-20 adet lobül denen bezler ve bu üretilen sütü meme başına taşıtan kanallar, meme başı ve büyük çoğunluğunu içeren yağlı destek dokudan oluşur. Erkeklerde süt kanalları mevcut olup, süt üreten bezler yoktur. Kadınların büyük çoğunluğu hayatının bir döneminde memeyle ilgili şikayet yaşarlar. Meme muayenesi ergenlikten sonra yılda 1 defa uzman hekim muayenesi ve ultrason ile yapılmalıdır. 40 yaşa gelindiğinde muayene ve ultrasona mamografi eklenerek yıllık meme muayenesi yapılır. Eğer hastanın aile öyküsü (yakın akrabalarında meme kanseri) var ise, mamografi yaşı daha erkene çekilebilir. Birden fazla yakın akrabada kanser öyküsü olması durumunda genetik araştırma yapılabilir.
Meme muayenesi, ultrason ya da mamografi hastanın kanser oluşumuna engel değildir. Düzenli takip ve tedavi yöntemleriyle oluşabilecek meme kanseri çok erken teşhis edilerek tedavisi yapılabilir. Hastayı hekim yılda 1 kez görür. Bu yüzden her kadın, her ay düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi (ilgili bölümde ayrıntılı bilgi alabilirsiniz) yaparak yılda yaklaşık 12 kez kendini değerlendirme fırsatı bulur. Buradaki amaç hastanın kendine tanı koyması değil, rutin kontrol öncesi saptamış olduğu anormalliği, yıllık kontrolü beklemeden hekimle paylaşmasıdır.
Memede bir takım değişiklikler hastayı endişeye düşürebilir. Meme başında doğumsal olan çekintiler, patoloji teşkil etmez. Ancak yeni meydana gelmiş meme başı çekintisi kanser şüphesi ile değerlendirilmelidir. Hiçbir kadında meme simetrik değildir. Bu asimetri gözle fark edilebilecek kadar bariz olabileceği gibi, çoğunlukla fark edilemez. Bu durumda patoloji teşkil etmez.
Birçok hasta sadece mamografi yaptırmanın yeterli olduğunu düşünse de ve değişik branşlar tarafından değerlendirilse de meme hastalıklarının takip, tedavi ve cerrahisi Genel Cerrahi Bölümü tarafından yapılır. Muayene, ultrason ve mamografi birlikte yapıldığında bir bütünlük teşkil eder. Birbirinin tamamlayıcısıdır.
Hastalar için diğer bir kaygı verici durumda mamografi sırasında memeye X ışını verilmesidir. Ancak rutin kontroller sırasında yapılan mamografinin kanser riskini artırmadığı belirtilmiştir.
Dünyada ortalama 8 kadından 1’inin meme kanseri olduğu bilinmektedir, bu da düzenli meme kontrolünün yapılmasını önemli hale gelmektedir. Şu andaki mevcut tedavi yöntemleriyle bu hastalık tedavi edilebilmektedir.
İyi huylu meme hastalıkları;
-Meme kisti/Kistler -Yağ Nekrozu
-Fibroadenom -Filloid Tümör
-Mastodini/Mastalji(Meme Ağrısı) -Galaktosel
-Meme başı akıntısı -Adenoizis
-Duktal Ektazi -Jinekomasti
-Mastit -Mondor Hastalığı
-İntraduktal Papillom -Granülamator Mastit
Meme hastalıkları denince akla ilk gelen meme kanseri olmasına rağmen iyi huylu meme hastalıkları daha yaygın görülmektedir. İyi huylu meme hastalıklarının birçok bulgusu meme kanseriyle benzerlik gösterir. Bu nedenle mutlaka meme kanseri ekarte edildikten sonra tedavisi yapılmalıdır. Memede ele gelen her kitle kanser değildir. Ancak mutlaka ayrımı yapılmalıdır. Bu kitlelerden;
-içi sıvı dolu olan keselere kist,
-içi farklı doku ile dolu olanlara da solid kitle diyoruz.
Bu iki kitlenin ayrımında meme ultrasonundan yararlanılır.
Meme Kisti/Kistler;
Memede en sık görülen lezyonlardır. Memedeki süt kanalı bezlerindeki genişlemeler sonucu oluşur. 25-45 yaş arası kadınlarda daha sık görülür. Tek ya da birden fazla olabilir. Tek ve büyük olan kistlerde, kist içindeki sıvı iğne ile boşaltılabilir. Kist içinden alınan sıvının özelliğine göre cerrahi gerekebilir. Kist boşaltıldıktan sonra tekrarlayan kistler için de cerrahi önerilir. Çoğunlukla memede ağrı ve ele gelen kitleyle fark edilir.
Kistin cerrahi endikasyonları;
-Kist içerisinin boşaltıldıktan sonra kitle kalması,
-Kist içerisinin kanlı olması,
-Patolojik incelemenin şüphesi,
-Aspirasyon sonrasında tekrarlaması.
Fibroadenomlar;
Meme kistlerinden sonra memede en sık görülen kitle sebebidir. 30 yaş altında sık görülür. Gebelikte büyümeye eğilimlidir. Düzgün sınırlı, sert ve hareket eden kitlelerdir. Boyutları değişkendir. Genellikle 2-3 cm ve üzeri olan fibroadenomların cerrahi olarak çıkarılması önerilmektedir. Fibroadenomlar kansere dönüşmez. Hızlı büyüme görülebilir. Doğum kontrol hapı kullanımı fibroadenomlarda artış göstermez.
Meme Ağrısı (Mastodini/Mastalji);
Kadınlarda en sık görülen meme şikayetidir. Büyük bölümü fizyolojik ağrı dediğimiz mensturasyon öncesi hormonal değişikliklere bağlıdır. Meme ağrısıyla kanser birlikteliği nadir görülür. Meme kanserleri genellikle ağrısız seyreder. Meme ağrısının en sık sebebi hormonal değişikliklerdir. Fibrokistik meme yapısına sahip kadınlarda, adete yakın dönemlerde adet ağrısı sıklıkla gözlenir. Meme ağrısı olan her hasta mutlaka hekim tarafından değerlendirilir. Muayene ve tetkikleri yapıldıktan sonra normal olarak değerlendirilirse semptomatik tedavi edilir. Bazı durumlarda kafein, tuz ve yağ kısıtlaması, destekleyici südyen kullanımı önerilir. Medikal tedaviden de fayda görür.
Meme Başı Akıntısı;
Meme başı akıntısı değişik zamanlarda ortaya çıkabilir. Memenin sıkılarak meme başından akıntı gelmesi normal olarak kabul edilir. Meme başı akıntısının ciddiye alınması ve kanser ile ilişkilendirilebilmesi için kendiliğinden akıntının olması gerekir. Meme başı akıntısı bulunan kadınlarda akıntının kendiliğinden olması ve kahverengi-kırmızı renkte olması kanseri düşündürebilir. Özellikle kanlı ya da kahverengi renkte önemli bir bulgudur. Böyle durumlarda meme başı akıntısından örnek alınarak laboratuvar incelemesi yaptırılmalıdır. Ancak her meme başı akıntısı aksi ispat edilene kadar patolojik kabul edilmelidir. Meme başı akıntısının büyük çoğunluğu doğum kontrol hapına, gebeliğe, mensturasyona, travmalara, mekanik uyaranlara ve ilaçlara bağlı olarak gelişir. Fizyolojik akıntılar genelde tedavi gerektirmez.
Duktal Ektazi;
Meme başı altında yer alan meme kanallarının genişlemesi ve bunların çevresinde inflamasyon ve fibrozis denilen değişikliklerle karakterize bir durumdur. Meme başından berrak, kanlı veya iltihaba benzer akıntıya neden olabilir. Muayenede kitle olarak ele gelebilir. Nadir olarak cerrahi gerektirir. Cerrahisinde genişlemiş olan meme kanalıyla birlikte etraf dokuların çıkarılması yeterlidir.
Mastit;
Meme dokusunun enfeksiyonudur. Genellikle emzirme döneminde görülür. Meme başındaki çatlak ve erozyonlardan giren bakterilerle oluşur. Memede sertlik, kızarıklık, ağrı, ısı artışı meydana gelirken ateş yüksekliği, genel durum bozukluğu görülebilir. Eğer bu durum ilerlerse, memede apse gelişebilir. Meme apsesi oluşmadan enfeksiyon bulguları saptanırsa antibiyotik ile tedavi edilir. Emzirme durdurulabilir. Tedavi geciktiği taktirde tek ya da çok sayıda apse görülür. Eğer apse oluşmuş ise mutlaka boşaltılması ve alınan örnekten kültür antibiyogram yapılarak uygun antibiyotik tedavisi verilir. Emzirme dışında meydana gelen enfeksiyonlar subareolar mastit olarak adlandırılır. Bu da meme başı etrafında gelişen bir iltihap çeşididir. Sigara kullanımıyla ilişkilendirilir. Tedavisinde antibiyotik kullanılır. Apse gelişir ise, apse drene edilmelidir. Tekrarlama eğilimi gösterebilir. Mastit tanısı konmuş hastalar antibiyotik tedavisi alırken emzirmeye devam edebilir. Yeterince memenin boşalmadığı düşünülür ise pompa yardımı ile memedeki süt boşaltılır ve işlem öncesinde sıcak uygulama yapılabilir. Sıcak uygulama, meme boşalmasını rahatlatıp, hızlandırır. Kronik hastalığı olanlar ve immünitesi baskılanmış hastalarda memenin başka yerlerinde de enfeksiyon gelişebilir. Tedavi yine antibiyotik, apse gelişmişse drenaj, eğer şüpheli bir durum veya kitle söz konusu olursa biyopsi ile meme kanseri ekarte edilmelidir.
İntraduktal Papillom;
Meme başı arkasındaki kanallar içerisinde oluşan iyi huylu kitlelerdir. Genellikle 40-50 yaş arası görülür. Meme başı akıntısıyla kendini gösterir. Akıntı değişik özelliklerde olabilir. Muayenede ele gelme olasılığı azdır. Gerektiği durumlarda cerrahi olarak içinde bulunduğu kanalla ile birlikte çıkartılır. Kanlı meme başı akıntısının en sık rastlanılan sebebidir.
Yağ Nekrozu;
Nadir görülen bir meme lezyonudur. Yağ dokusundan zengin olan memelerde görülür. Travma ve enfeksiyon nedeniyle oluşabilir. Kitle oluşturması meme başında veya derisinde çekinti oluşturması nedeniyle kanser ile karışabilir. Radyoterapi ve segmental rezeksiyon sonrası sık görülür. Muayene ve mamografi bulguları meme kanserine çok benzediğinden biyopsi ya da açık cerrahiyle kesin tanı ve tedavisi yapılır.
Filloid Tümör(Sistosarkoma Filloides);
Fibroadenomun bir türü olarak kabul edilir. Hızlı büyüdüğü için ilk başvuruda fibroadenomdan daha büyük boyuttadır. Bu tümör genellikle iyi huyludur. Nadir olarak kötü huylu türüne rastlanır. Muayenede sert, hareketli ve lobüllü bir kitle olarak ele gelir. Büyüklüğü 3-4 cm üzerindedir. İyi huylu olan türün tedavisinde etrafında meme dokusuyla birlikte kitlenin çıkartılması yeterlidir. Görüntü olarak karnabahar görünümünde olup, kistik boşluklara doğru gelişen polipoid kitle şeklindedir. Mamografide fibroadenomdan ayırt edilemez. Fibroadenoma göre daha ileri yaşlarda görülür. Memede görülen kitlelerin %1’inden daha azını oluşturur. Kötü huylu olanlarda basit mastektomi yeterlidir. Koltuk altı lenf bezlerine yayılım bildirilmemiştir. Bu yüzden koltuk altı cerrahisi yapılmaz. Sıklıkla memede lokal nükslerle seyreder.
Galaktosel;
Emzirme döneminde veya emzirme kesildikten sonra görülen nadir bir hastalıktır. Sütün kistik bir yapıda birikmesiyle oluşur.
Adenozis;
Meme dokusundaki süt üreten yapıların/kanalların çoğalmasıyla meydana gelen iyi huylu bir oluşumdur. Memenin herhangi bir yerinde olabilir. Sınırları net olmayan nodüller olarak ele gelir. Lezyon yaşlandıkça fibrozis gelişir. Kesin tanı için biyopsi yapılır.
Jinekomasti;
Erkeklerde görülen çeşitli faktörlerin etkisiyle meme büyümesidir. Jinekomasti fizyolojik olarak yenidoğan dönemi, ergenlik ve yaşlılık döneminde de görülebilir. Patolojik jinekomasti ise, birçok kronik hastalık, ilaç ve tümörle birliktelik gösterebilir. Ancak genel olarak jinekomasti, erkek memesinde kanser riskini artırmaz.
Oluşumunda östrojen hormon fazlalığı, androjen yetmezliği ve ilaçlar rol oynar. 10 yaş altı çocuklarda erken ergenlik bulgularıyla olan veya olmayan jinekomasti, tümör açısından endokrin değerlendirme gerektirir. Ergenlik döneminde görülen jinekomasti tedavi edilmez, 2-3 yılda kendiliğinden düzelir ve genellikle tek taraflıdır. Nadiren tedavi gerektirecek kadar ciddi olursa veya kontrol süreci içerisine gerilemez ise, psikolojik sorunlara yol açarsa, cerrahi düşünülebilir. Yaşlılık da görülen jinekomasti ise genellikle iki taraflıdır. Jinekomastili hastalarda ortaya çıkan ciddi ağrı, hassasiyet ve sosyal hayatı bozan durumlarda tedavi gerektirir. Medikal tedavi kullanılabilir. Cerrahi; kanser tanısı konulur ise ve kozmetik nedenlerle yapılır. Cerrahi olarak subkutanoz mastektomi denilen jinekomasti dokusunun alınması şeklindedir. Kanser ekarte edilirse liposuction gibi minimal invaziv cerrahi yöntemler kullanılabilir. Jinekomasti, meme kanserine yol açan bir lezyon değildir.
Mondor Hastalığı;
Memenin yüzeyel toplardamarlarında pıhtılaşma ve buna bağlı olarak gelişen enflamasyon halidir. Oluşumunda lokal travma ve zorlayıcı sert hareketler sorumlu tutulur. Olayın başlangıcında memede lokalize ağrı ve hassasiyet vardır. 3-4 hafta içerisinde ağrı azalır. 5-6 hafta içerisinde lezyon tamamen kaybolur. Genellikle tedavi gerektirmez.
Granülamatoz Mastit;
Gelişmekte olan ülkelerde ve immünitesi baskılanmış hastalarda sık görülür. Geçirilmiş enfeksiyon ve travma nedenleri arasında olabilir. Görüntüleme yöntemleriyle kanser, sıklıkla karıştırılabilir. Antibiyotik tedavisine rağmen tekrarlayan apseler görülebilir. Görüntüleme yöntemlerine rağmen kanserden ayırmak oldukça zordur. Kesin tanı için mutlaka biyopsi gerekir. Küçük kitleli hastalar takip edilebilir. Birden fazla odakta ise immüniteyi baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Bağışıklığı baskılayan ilaçlara cevap verirse cerrahi olarak çıkarılabilir. Bunun dışında enfeksiyona bağlı olan mastitte, tüberkülöz, sarkoidoz, tifo, mantar enfeksiyonları gibi enfeksiyon kaynaklara sebep oluşturur. Genç, doğurganlık çağındaki hastalarda idiopatik lobüler granülamatoz mastit sık görülür. Bu tür diğer enfeksiyon kaynaklarına bağlı olan granülamatoz mastitlerden ekarte edilmelidir. Çoğunlukla sebebi bilinmemektedir. Memede kitle, apse ve tekrarlayan akıntıya sebep olan lezyonlar görülür. Buna bağlı tekrarlayan mastit, apse ve meme başında çekinti olabilir. Meme kanserinin ayırtıcı tanısı yapılmalıdır. Tedavisinde kitle ve akıntı yapan sinüs ağızlarını içine alacak şekilde total eksizyon ile tedavi edilir.
Kendi Kendine Meme Muayenesi;
Kendi kendine meme muayenesi, meme lezyonlarının erken tanınması açısından önemlidir. Hastalar bu muayene ile memesinde bulunan kitleleri büyük çoğunlukta tespit edebilirler. Her memedeki kitle kanser anlamına gelmez. Çoğu kitle iyi huyludur. Yeni ortaya çıkan ve büyüyen kitleler kanser açısından önemli olabilirler.
Meme dokusu, kadının yaşı ve hormonal durumuna göre değişik şekil ve büyüklüktedirler. Adet dönemine yakın ve adet döneminde meme dokusunun yoğunluğu ve büyüklüğü değişiklik gösterir. Bu dönemde memeler daha hassastır. Adetin ilk haftası meme dokusunun büyüklüğü ve hassasiyeti azaldığı için en küçük ve normal halini alır.
Kendi kendine meme muayenesi adetin 5.-10. günlerinde yapılmalıdır. Adet görmeyen kadınlar, her ayın aynı gününde meme muayenesini yapmalıdırlar.
Hastalar vücudunun üst yarısı tamamen çıplak olacak şekilde ayna karşısına geçerek, kollarını beline koyup, yana açarak ve yukarı kaldırarak memenin gözle muayenesini yapmalıdır. Burada memede bir çekinti, dışa doğru bir çıkıntı ya da bir asimetri var mı kontrol edilir. Daha sonra düz bir zemine uzanarak muayene edeceği memenin altına küçük bir yastık yerleştirerek aynı taraftaki elini başının altına koyup, diğer elinin parmak uçları ile göğüs duvarı arasına memeyi sıkıştırarak meme başından başlayıp dairesel hareketlerle ya da çizgisel tarzda tüm memeyi kontrol eder. Meme başından meme dışına doğru her seferinde başka bir çizgisel alan olacak şekilde muayeneyi tamamlar. Bir taraf meme muayenesi bitince diğer tarafa geçilir.
Koltuk altı muayenesi için hasta oturur pozisyona gelir. Muayene edilecek meme tarafındaki kol aşağı salınır. Diğer taraftaki elin parmak uçları ile bütün koltuk altı çukuru muayene edilir. Bu muayene yumuşak hareketlerle ve nazikçe yapılmalıdır.
Kendi kendine meme muayenesi, ayda 1 kez yapılmalıdır. Daha sık yapmak memedeki lezyonun tanısı açısından daha anlamlı değildir. Çünkü meme kanserinin 1 cm çapa ulaşması için geçen süre ortalama 5 yıldır. Bu muayenenin amacı hastanın tanı koyması değildir. Yılda 1 defa hekim tarafından değerlendirilen hastanın kendi kendine meme muayenesi ile fark ettiği bir anormallik için daha erken hekime başvurmasını sağlar. Hasta, kendi kendine meme muayenesinde şüpheli bir bulguda hekime başvurmalıdır. Herhangi bir şüpheli durum yoksa yılda 1 kez hekim muayenesi yeterlidir. Yüksek risk grubundaki hastalar (aile hikayesi, bir memede kanser tanısı almış hastalar gibi) için daha sık hekim kontrolü gerektirebilir.
Meme kanseri konusunda hastalar doğru bilgilendirilmeli, kanser korkusuyla yaşamamalıdırlar.
Kanser dünyada önemli bir sağlık sorunu olup, ülkemizde de önemi artmaktadır. Günümüzde bazı kanserlerden korunmak mümkün olup, birçok kanser türü de tedavi edilebilir. Erken tanı, kanserle mücadelenin temel ilkelerinden biridir. Kanser tüm doku ve organlarda görülebilen bir hastalık olması nedeniyle, erken tanı ancak düzenli kontrollerle mümkün olabilir.
Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşında başlamalı ve her ay düzenli olarak yapılmalıdır. Kendi kendine meme muayenesinde amaç, hastanın kendi memesini daha iyi tanıması ve memede oluşan değişikliği kendi fark etmesidir. Memedeki kitlelerin büyük çoğunluğunu kadınlar kendisi bulur. Bu da erken tanıda oldukça önemlidir. Kendi kendine meme muayenesi, öğrenilmesi kolay, zararsız ve ücretsiz bir muayenedir. Bu muayenede; memede kitle, memelerden birinin anormal büyümesi, memelerden birinin aşırı sarkık olması, meme cildinde buruşma, memede portakal kabuğu görünümü, meme ucunda çukurlaşma, meme ucunda kanlı akıntı, meme ucunda renk değişikliği, kolda şişlik, koltuk altında ele gelen kitle saptanabilir. (saptanan kitlenin büyüklüğü-fotoğraf)
***MEME SAĞLIĞINIZ PARMAKLARINIZIN UCUNDA***
Makromasti;
İdeal meme ölçüsü, 300-350 cm3 olarak belirtilmiştir. İdeal meme hacminin, %50’den fazla artışının olmasına makromasti denir. Bu hastalar çoğunlukla boyun ağrısı, omuz ağrısı, kol ağrısı, sırt ağrısı, bel ağrısı, koltuk altı basısı, sırt omurlarında eğilme, solunum sıkıntısı, meme ağrısı, meme altı/arası mantar enfeksiyonu, kozmetik problem, sütyen bulma problemi ve fiziksel aktivite kısıtlılığından şikayetçidirler. Makromasti, sadece estetik bir problem değil, bir sağlık sorunudur. Bu hastaların mevcut şikayetleri nedeniyle birçok farklı doktor tarafından görülmesi gerekir ve birçok tetkik yapılması gerekir. Bu nedenle makromasti bir sağlık problemidir. Bu nedenle, bu hastaların şikayetleri ciddi bir işgücü kaybı, para, sağlık hizmeti olarak karşımıza çıkar. Makromastik hastalarda, benign meme hastalıklarının sayısında artış gözlenir. Meme kanseri görülme ihtimali de diğer hastalara göre fazladır. Makromastiyi bir hastalık olarak kabul ederek, tedavi yapılması uygun olur.
Bu hastaların büyük çoğunluğu bu klinik problemleri kabullenmiştir ve görüntüleme yöntemlerinin de bu hastalarda etkinliği azalmıştır. Makromasti, kanserin erken tanısında engel teşkil eder. Kansersiz küçültme ameliyatlarının kanser riskini de azalttığı belirtilmiştir. Makromasti, estetik bir sorun değil. Gerçek bir meme bağımlılığıdır.
Meme Kanseri;
Süt bezleri ve süt kanallarını oluşturan kanalların kontrolsüz çoğalmasıyla gelişir. (Erzurum il sağlık müdürlüğü meme k. Fotoğrafı)
Östrojen bağımlı, endokrin bir tümördür. Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Aynı zamanda birçok ülkede ölüm sebebinin en baştaki sebebidir. Ülkemizde de kadınlarda en sık görülen 10 kanser tipinden ilk sıralarda yer alanıdır. Meme yapısı, süt salgılayan lobüller ve salgılanan sütü meme ucuna taşıyan kanallardan oluşur. Ve bu 2 yapının kontrolsüz çoğalmasıyla kanser gelişir. Süt salgılayan kısımda gelişen kansere lobüler kanser, süt kanalından gelişen kansere duktal kanser denir. En sık görülen duktal kanser olup, meme kanserinin büyük çoğunluğunu oluştururlar. Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Dünyada ortalama her 8 kadından 1’inde meme kanseri görülmektedir. Meme kanserinin nedenleri ve risk faktörleri kontrol edilebilen ve kontrol edilemeyen olarak 2’ye ayrılırlar.
Kontrol edilemeyen risk faktörleri;
1- Yaş;
20 yaş altında pek görülmez iken yaş ilerledikçe risk artar. 50 yaş üzerinde dada sık görülür.
2-Cinsiyet;
Meme kanseri, sadece kadınlara özgü bir kanser değildir. Tüm meme kanserlerinin %99’u kadınlarda, %1 erkeklerde görülür.
3-Aile Öyküsü;
Kişinin yakın akrabalarında (anne, kız kardeş, teyze…) meme kanseri varsa görülme sıklığı artmaktadır. Meme kanserinin %5-10 kadarının genetik olduğu belirtilmişken, meme kanseri olan kadınların yaklaşık %75’i de bilinen risk faktörü olmayan kadınlarda ortaya çıkar. Meme kanseriyle ilişkili olan BRCA-1 ve BRCA-2 genlerini taşıyan bir kişide 70 yaşına kadar meme kanseri görülme riski %50’nin üzerindedir.
4- Diğer Memede Kanser Varsa;
Bir memesinde kanser olan kişinin diğer memesinde de çıkma riski diğer kadınlardan daha fazladır.
5- Erken Adet/Geç Menapoz;
İlk adet yaşı 12 yaşından küçük, menapoz yaşı 50’den büyük olan kadınlarda risk fazladır. Bunun sebebi de östrojen hormonuna maruz kalınan sürede artış olmasıdır. Östrojene maruz kalınan sürenin azalmasının ise koruyucu olduğu düşünülmektedir.
Kısırlık tedavisinin meme kanseri riskinde etkisi tam bilinmemektedir. Emzirme ise, meme riskini azaltmaktadır.
6- Doğum Öyküsü;
Hiç doğum yapmamış kadınlar kanser açısından riskli gruba girerler. İlk doğum yaşı 30 ve üzeri olan kadınlarda kanser riski ilk doğum yaşı 20 yaş olan kadınlara göre daha fazladır.
7- Irk;
Beyaz ırka ait kadınlarda meme kanseri, siyah ırka ait kadınlardan daha fazladır. Ancak siyah ırkta ölüm oranı yüksek bildirilmiştir. Bu durumda, yaşam tarzı ve sosyoekonomik durumdan kaynaklandığını düşündürmektedir.
Kontrol edilebilir risk faktörleri;
1-Alkol;
Alkol alımının artmasıyla kanser riski artmaktadır.
2-Yağlı Diyet/Şişmanlık;
Özellikle hayvansal yağ ile zengin diyetlerin meme kanser riskini artırdığı saptanmıştır.
3-Radyasyon;
Mamografiye bağlı meme kanseri gelişme riski çok düşük oranda bir risk olarak kabul edilir (yaklaşık 1/1.000.000 gibi). 30 yaşın altında radyasyona maruz kalmak, meme kanseri riskini artırır.
4-Doğum Kontrol Hapı Kullanımı;
35 yaş altında OKS kullanımı meme kanser riskini hafif artırdığı saptanmıştır. 1. derece akrabalarında meme kanseri görülen hastaların kullanmaması önerilir.
5-Menapoz Sonrası Hormon Tedavisi;
Uzun süreli ve aralıksız OKS kullanımının riski artırdığı bildirilmektedir.
6-Egzersiz;
Düzenli olarak fiziksel egzersiz yapan kadınlarda meme kanser riskinin daha düşük olduğu görülmüştür.
Meme Kitlelerinin Belirti ve Bulguları;
1-Memede Kitle;
Meme kanseri hastalarının büyük bir kısmında önemli bir bulgu kitle bulmaktır. Kitlelerin büyük çoğunluğu ağrısızdır. En fazla memenin üst dış kadranında bulunur. Sınırları iyi tespit edilemeyen, kaba ve pürtüklü olarak ele gelir. Memede tespit edilen kitlelerin büyük çoğunluğu iyi huyludur. Ancak memedeki her kitle aksi ispat edilene kadar kanser olarak kabul edilip gerekli araştırmalar yapılmalıdır.
2- Meme Başı Akıntısı;
Kendiliğinden olan tek taraflı ve kanlı meme başı akıntısının yaklaşık %10 kadarı kansere bağlı olabilir ve her meme başı akıntısı mutlaka ciddiye alınıp, değerlendirilmelidir.
3-Ağrı;
Meme kanserinde ağrı daha çok geç dönemde ortaya çıkar. Klinik herhangi bir belirti olmadan kansere bağlı ağrı çok nadirdir. Genellikle iyi huylu meme hastalıklarında görülür.
4- Meme Ucu Çekintisi;
Genelde meme başına yakın yerleşen kanserlerde görülür. Ancak yapısal olarak da bu görüntü saptanabilir. Yapısal olarak saptananlar patolojik değildir. Sonradan çıkan, tek taraflı olan meme başı çekilmesi kanser olarak mutlaka değerlendirilmelidir.
5- Meme Derisinde Ödem;
Meme kanseri hücrelerinin lenf damalarını tıkaması sonucu meme derisi kalınlaşır ve portakal kabuğu görünümü alır. Bu da meme kanseri görülmesinin bir belirtisidir.
6-Meme Başı ve Etrafındaki Deride Egzama/Döküntü;
Tahrişe bağlı lezyonlar yaklaşık 1-2 haftalık uygun tedaviyle düzelirken kansere ait lezyonlar düzelmez. Ve mutlaka kontrol gerektirir.
7-Koltuk Altında Ele Gelen Kitle;
Tümörün lenf damarlarından ilerleyip koltuk altındaki lenf bezlerine yayılmasıyla oluşur. Mutlaka aydınlatılması gerekir.
Meme Kanserinde Erken Tanı;
Meme kanser sıklığı giderek artmasına rağmen erken tanı konulma şansı da yüksektir. Ve erken tanı konulduğunda hastaların bu hastalıktan büyük oranda kurtulma şansı vardır. Erken tanıda en büyük unsurlardan bir tanesi kendi kendine meme muayenesidir. Kadınlar genellikle 1 cm büyüklüğe ulaşmış bir kitleyi fark edebilirler. Kendi kendine meme muayenesinin yanı sıra, hekim muayenesi ve meme için yapılan görüntüleme yöntemleri de erken tanı da büyük rol oynar.
1 gram meme kanseri dokusu ortalama 8 yılda gelişir. Başka bir deyişle, 1 cm meme kanseri oluşabilmesi için ortalama 5 yıl geçmektedir. Eğer meme kanseri tedavi edilmez ise, uzak organ metastazları ile 5 yılda ölür. Erken evrede tedavisi mümkün iken, uzak organ metastazı yapmış evrede tedavisi mümkün değildir. Meme kanser tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Meme kanserinde, erken tanıdaki amaç meme kanserinin biyolojik olarak başlamasından sonra klinik olarak semptom vermeden tespit edilmesidir.
Mamografi;
Hastanın muayenesinden sonra bazı ek görüntüleme yöntemleri gerekebilir ve meme için bu görüntüleme yöntemlerinin başında mamografi gelir. Meme kanserini en erken saptayabilen yöntem mamografidir. Mamografi, düşük doz X ışını kullanılarak uygulanan bir yöntemdir. Amaç, meme kanserini mümkün olduğunca erken saptamaktır. Memenin 2 tabaka arasına sıkıştırılarak yukarıdan aşağıya ve sağdan-sola çekim yapılan bir görüntüleme yöntemidir. Kadınların bir kısmında çok ağrılı bir yöntem olarak bilinir. Doğru ve deneyimli ellerde mamografi çekimi hiçbir zaman dayanılamayacak ağrıya sebep olmayacağı gibi çekilen mamografinin kalitesi açısından da büyük önem taşır. 40 yaşın üzerinde şikayeti olsun ya da olmasın, her kadının yılda 1 kere mamografi çekilmesi gerekir. Erken teşhis açısından bu önemlidir.
Meme Ultrasonografisi;
Ultrason, ses dalgaları kullanılarak elde edilen bir görüntüleme yöntemidir. Ses dalgalarının ekrana yansımasıyla oluşturulan görüntüler, meme içindeki oluşumları değerlendirir. Ultrason ile memedeki kitlenin solid ya da kistik ayrımı net olarak yapılır. Radyasyon içermemesi nedeniyle istenilen sıklıkta ve rahatlıkla yapılabilir. Mamografide yoğun meme dokusu saptanan hastalara önerilir. En çok deneyim gerektiren inceleme yöntemlerinden bir tanesidir. Bulguların gözden kaçmaması ve yanlış değerlendirilmemesi için deneyim ve tecrübe önemlidir.
Manyetik Rezonans (MR);
Mamografik anormalliklerin tanımlanmasında kullanılır. Yüksek riskli kadınların ve yeni meme kanseri tanısı almış kadınlarda uygulanmaktadır. Dens memesi olan ve mamografik olarak değerlendirilemeyen hastalarda tercih olabilir. Eğer bir kitle sadece MR’da görülebiliyor ise mutlaka biyopsi yapılmalıdır. Tedavisi yapılmış bir meme kanserinin, nüksü açısından da değerlendirme yapılabilir.
Pozitron-Emisyon Tomografisi (PET);
Yeni ve hala araştırmaların devam ettiği bir kanser teşhis yöntemidir. Uygulamada hastaya radyoaktif madde verilir. Kanser hücreleri diğer hücrelere göre hızlı çoğalan hücrelerdir. Ve bu kanser hücreleri verilen radyo-aktif maddeleri daha önce ve hızlı tutarlar. Bu yöntemle muhtemel kanser hücresinin yerini tespit eden bir görüntüleme yöntemidir. Bu görüntüleme yöntemi ile kanserin yayılımını (metastazını) saptamak, lenf bezlerinde kanser olup olmadığını tespit etmek amacıyla kullanılır. Hastaya tedavinin bir parçası olan kemoterapi ve radyoterapi sonrasında kanserin ne durumda olduğunun araştırılmasını sağlar. PET, mamografi ve ultrasonun yerine tercih edilen bir yöntem değildir. Meme kanseri taramasında kullanılmaz.
Tomosentez;
Son zamanlarda kullanılmaya başlanan bu görüntüleme yöntemi, meme dokusunu 3 boyutlu olarak değerlendirebilmektedir. Bu yöntemle değişik açılardan çok sayıda görüntü alınarak bilgisayar sistemiyle tomografi çekimi gibi meme dokusunun milimetrik kesitler şeklinde 3 boyutlu olarak değerlendirilmesini sağlar.
Meme kanserinin tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Cerrahi tedavi meme kanseri tedavisinin ilk basamağını oluştursa da, tümörün meme kanserinin büyüklüğüne, yayılımına, cinsine bağlı olarak diğer tedaviler öncelik alabilir. Cerrahi ve radyoterapi lokal kontrolü sağlarken, kemoterapi ve hormonoterapi sistemik kontrolü sağlar. Meme kanserinde tedaviye karar verilirken tüm tedavi seçenekleri hastayla birlikte tartışılarak karar verilir. Meme kanserinin tedavisinde başarı, hastalığın erken evrede yakalanmasıyla alakalıdır. Hastalardan iyi bir hikaye alınmalı, muayene yapılmalı ve gerekli olan görüntüleme yöntemleri yapılmalıdır. Bütün bunlar yapıldıktan sonra uygun hastalara biyopsi ile tanı konulmalıdır. Tüm bunlar ile hastalığın evrelemesi yapılır. Evreleme, hastalığın tanı anındaki durumunu belirleme işlemidir. Buna göre uygulanacak tedaviyi ve bundan sonra hastalığın süreci hakkında karar vermeyi sağlar.
Mastektomi;
Meme dokusunun tümüyle alınmasıdır. Meme koruyucu cerrahi uygun olmadığı durumlarda yapılır. Hastanın koltuk altı lenf tutumu var ise, memenin tamamı ve koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılması uygulanır buna da modifiye radikal mastektomi denir.
Meme Koruyucu Cerrahi;
Meme koruyucu cerrahideki asıl amaç, cerrahi sonrası iyi bir kozmetik sonuç sağlayarak meme kanserini tedavi etmektir. Günümüzde erken evre meme kanserlerinde standart tedavi olarak kabul edilir. Erken tanı yöntemleri hastaların farkındalığının artması, hastalığın erken evrede yakalanması meme koruyucu cerrahiye olanak sağlamaktadır. Hastalarda memenin tamamen alınması, psikolojik travmayla birlikte depresyon, duygu bozuklukları, cinsel istek kaybı, beden algısında azalma, kadınlık özelliklerini kaybetme, hastalığın tekrarlaması gibi endişeler yaratmaktadır. Meme korucu cerrahi, hastanın kabulü, memenin uygunluğu ve tümörün uygunluğu durumunda memenin korunarak kanserli bölümün alınmasıyla yapılan bir cerrahi işlemdir. Meme koruyucu cerrahi yapabilmek için hastaya tüm cerrahi işlemler anlatılmalı ve hastanın uygulanacak tüm tedavileri kabul etmesi gerekmektedir. Meme koruyucu cerrahi sonrası kalan memenin estetik olarak tatminkar olmalı ve hastanın mutlak radyoterapi alabileceği bir merkeze ulaşabiliyor olması gerekmektedir. Çünkü meme koruyucu cerrahiden sonra mutlaka radyoterapi gerekmektedir.
Sentinal Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB);
Memedeki lenf akımı büyük oranda koltuk altı lenf bezlerine doğrudur. Bu nedenle ilk önce koltuk altı lenf bezleri tutulur. Meme kanserinde koltuk altı lenf bezlerinin durumu evrelemeyi dolayısıyla tedaviyi ve takibi önemli hale getirir. Tümörün koltuk altı bezine yayılmış olması koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılmasını gerektirir. SLNB işleminde mavi boya (izosülfan mavisi veya metilen mavisi) tek başına veya radyoaktif bir maddeyle birlikte (roll) tümörün olduğu bölgeye veya meme başının altına enjekte edilerek 10-15 dakika beklenir ve koltuk altı lenf bezlerine ulaşıldığında mavi boya tutmuş lenf bezleri ya da radyoaktif madde tutmuş lenf bezleri saptanarak koltuk altındaki ilk (sentinel) lenf bezi bulunarak çıkarılır. Sentinel lenf bezleri 1’den fazla olabilir. Ve bu lenf bezleri çıkarılarak tümör hücresi içerip içermediği patoloji tarafından ameliyat sırasında saptanır. Tümör hücresi görülmez ise işlem sonlandırılır. Tümör hücresi görülür ise, koltuk altı lenf bezleri temizlenir. Koltuk altı lenf bezlerinin tutulumu kanserin nasıl seyir edeceği konusunda önemli bir göstergedir. Koltuk altı lenf bezi temizlenen hastalarda kolda oluşabilecek şişlik için (kol ödemi) o kolu özenle korumalı, o koldan kan alınması, tansiyon ölçülmesi, hijyenik kıl temizliği gibi durumlarda tüy dökücü kremlerle özenle temizliği yapılmalı, travmadan kaçınması gerekmektedir. Koltuk altındaki lenf bezlerinin doğru örneklenebilmesi için ortalama 10 tane lenf bezinin çıkarılması gerekmektedir. Bu hastalar kol travmasından, enfeksiyonundan korunmalıdır. SLNB’de kol ödemi görülme oranı oldukça düşüktür. Hastaya işlemden sonra mutlaka fiziki egzersiz yaptırılmalıdır. Koltuk altında bu işlemden sonra ( koltuk altı lenf bezlerinin temizlenmesi) lenf sıvısı toplanabilir. Bunun için hastayı rahatsız etmediği sürece boşaltma ihtiyacı yoktur.
Meme Rekonstrüksiyonu (Onarımı);
Bu operasyon sonrası hastaların psikolojik durumları üzerine olumlu etkilerin olduğu, herhangi bir sıkıntı olmadan takiplerinin rahatça yapılabileceği gösterilmiştir. Hastalığın tekrar etmesi veya tedavinin başarısı üzerine olumsuz hiçbir etkisi yoktur.
Hastanın sadece kendi dokusuyla yapılan meme onarımı otolok rekonstrüksiyon olarak adlandırılır. Ağırlıklı olarak karın, kalça, sırt ve iç bacak dokusundan alınan örneklerle yapılır. Bunların dışında implant ile rekonstrüksiyon (silikon ile onarım) yapılabilir. Bunlar kalıcı, sabit meme implantları ya da geçici süre yerleştirilen doku genişleticileridir. En çok kullanılan kalıcı, sabit meme implantlarıdır. Bunlar, silikon özellikli, içi jel dolu, dışı pürtüklü protezlerdir. Eğer operasyon sonrası hastaya radyoterapi gerekiyor ise, iyi bir seçenek olmayabilir. Bu işlemde mümkünse meme başı korunarak meme derisi korunur, tüm meme çıkartılır ve kas altına ya da cilt altına silikon meme protezi yerleştirilerek işlem tamamlanır.
Risk Azaltıcı Cerrahi;
Risk azaltıcı cerrahide amaç; meme kanseri gelişme riski yüksek hastalarda kanser gelişmeden meme dokusunu alarak kanser riskini azaltmaktır. Günümüzde genetik tanı yöntemlerin gelişmesi, ailesel geçişin anlaşılması, meme kanserine yol açan genetik bozuklukların ortaya çıkarılması, hastaların meme kanseri olması ihtimalini büyük oranda hesaplanabilmesidir. Bu tür hasta, seçimini yapmak için detaylı genetik araştırma yapılmalı. Daha sonra hastayla tüm ayrıntılar konuşulmalı ve tüm soru işaretleri kaldırılmalıdır. Risk azaltıcı cerrahi de 2 taraflı subkutan mastektomi sonrası implant(silikon) ile rekonstrüksiyon yapılarak hastaya hem meme kanseri riskini çok azaltmayı hem de estetik bir memeyle hayatına devam etmeyi sağlar.
Radyoterapi (Işın Tedavisi);
X ışınları kullanılarak yapılan bir tedavi şeklidir. Ve cerrahi gibi tümörün lokal kontrolünü sağlamak amacıyla yapılır. Cerrahi öncesi ya da sonrasında Tek başına ya da kemoterapiyle birlikte kullanılır. Meme koruyucu cerrahi yapılan hastalarda mutlaka yapılması gereklidir. Böylelikle tümörün tekrarlamasını azalttığı bildirilmiştir. Eğer memenin tamamı alındı ise (mastektomi) tümör göğüs duvarına veya meme cildine yapışık ise koltuk altındaki tutunan lenf bezi sayısı 4’ün üzerinde ise radyoterapi önerilir. Radyoterapi, cerrahi yara iyileşmesinin tamamlanmasından sonra 6 ay içerisinde yapılmalıdır. Bu süre uzarsa başarı şansı düşer. Eğer bu süre içerisinde kemoterapi gerekiyorsa, bitmesi beklenebilir ya da kemoterapiye ara verilerek radyoterapi yapılır, ardından kemoterapiye devam edilir. Radyoterapideki amaç, tedavi edilen bölgedeki hücrelerin büyüyüp, çoğalmasını engeller. Radyoterapi sırasında kanser hücrelerinin yanı sıra normal hücrelerde etkilenir ancak normal hücreler tedavi sonrasında iyileşir. Eğer koltuk altına radyoterapi verilecekse kolda ödem olabilir (şişlik). Uygun merkezlerde ameliyat sırasında da radyoterapi yapılabilir.
Kemoterapi;
Kemoterapi, sistemik olarak tümör hücresi gibi hızlı büyüyen hücrelere etki eder. Ve bu hücrelerin büyümesini durdurmak veya yok etmek amacıyla verilir. Kemoterapi de tek başına bir ilaç kullanılabileceği gibi çoğunlukla 1’den çok ilacın verilmesiyle gerçekleşir. Buradaki amaç, sistemik tedaviyi amaçlamaktadır. Kemoterapi, ileri hastalık durumunda (metastazların varlığında) primer tedavi modelidir. Kemoterapi ortalama operasyondan 1 ay sonra başlanır. Yara iyileşmesinin tamamlanması gerekmektedir. Tercih edilen kemoterapi tedavisi, ortalama 4-6 kürden oluşur. Ortalama her kür arası 2-3 haftadır ve kemoterapi kemik iliği ve immüniteyi olumsuz etkilediği için her tedavi öncesi kan tetkiki yapılır. Kemoterapinin sağladığı yararlar ortaya çıkarabileceği risklerden daha fazladır. Ve oluşacak her türlü yan etki geçicidir.
Hormonoterapi;
Cerrahi tedavisi ve kemoterapisi bitmiş hastalara ameliyat sonrası dokulardan çalışılan östrojen ve progesteron reseptörlerinin durumuna göre eğer duyarlı ise hormon ilaçları verilir. Bu tedaviye hormonoterapi denir. Vücuttaki östrojen ve progesteron hormonlarının ana kaynağı yumurtalıklardır. Meme kanseri de, hormona duyarlı bir kanser olması nedeniyle bu hormonlara yönelik yapılan tedavinin meme kanserinden koruyucu özelliği saptanmıştır. Bu nedenle en çok kullanılan ilaç Tamoksifen’dir. Tamoksifen dışında Aromataz İnhibitörleri de kullanılmaktadır. Tamoksifen’in koruma amacıyla kullanımı 5 yıldır. Tamoksifen kullanımı ile menapoz benzeri semptomlar ortaya çıkmasına sebep olabilir. Uzun süre kullanımı rahim kanseri riskini de artırabileceği için, kullanımı 5 yıl ile sınıflandırılmıştır. Menapoz sonrası verilen Aromataz İnhibitörlerinin ise kemik erimesi, eklem ağrısı gibi yan etkileri mevcuttur. Ve bu hastalara kemik yoğunluğu ölçümü yapılmalı, kalsiyum takviye edilmeli, fizik tedavi önerilmelidir.
Hedefe Yönelik İlaçlar;
Bu ilaçlar, kanser hücreleri gibi hızlı büyüyen tüm hücrelere saldıran kemoterapi ilaçlarından farklı bir mekanizmayla çalışır. Ve sadece kanser hücrelerine saldırır. Bu nedenle daha az yan etkiye sahiptirler.
Erkek Meme Kanseri;
Tüm meme kanserlerinin %1’i erkeklerde görülür. Ailesel geçiş önemlidir. Kadınlara göre 5-10 yıl daha ileri yaşlarda görülür. Büyük çoğunluğu kanaldan gelişen kanserlerdir. Erkek meme kanserinde büyük oranda ilk bulgu meme başı akıntısıdır. Klinik olarak %90 hastada meme başı arkasında ağrısız, tek taraflı, sert kitle bulunur. Tedavisi (cerrahi ve medikal) kadınlardaki gibidir.