Hipertansiyon Hakkında Her Şey / Haberin Peşinde Urfa
İç Hastalıklar için bilgi mi arıyorsunuz? Hipertansiyon Hakkında Her Şey makalesine göz atın ve İç Hastalıklar hakkında daha fazla bilgi edinin
Hipertansiyon, kalbin kanı pompalarken damarlarda oluşturduğu basıncın normal değerlerin üzerinde olması durumudur. Kan basıncı kalbin kanı pompalarken oluşturduğu basınç “sistolik (büyük tansiyon)” ve kalbin kan pompalamaya ara verdiği dönemdeki basınç “diastolik (küçük tansiyon)” olarak iki farklı değerden oluşur. Büyük tansiyon için normal kan basıncı değerleri 120-129 mmHg, küçük tansiyon için 80-84mmHg olmalıdır. Sınırda normal değerler ise büyük tansiyon için 130-139 mmHg, küçük tansiyon için 85-89 mmHg’dir. Büyük tansiyonun 140 mmHg ve üzeri, küçük tansiyonun 90 mmHg ve üzerinde olması yüksek tansiyon olarak kabul edilir.
Ülkemizde tüm erişkin erkeklerin %30’u, kadınların %35’i yüksek tansiyona sahiptir. Hipertansiyon sıklığı 30-39 yaş grubunda %19 dolayında iken, 50-59 yaş grubunda erkeklerin yarıdan biraz azı, kadınların yarıdan fazlası hipertansiyonludur. Hipertansiyon genellikle herhangi bir belirtiye neden olmaz. Hatta tehlikeli yüksek kan basıncı değerlerinde bile bazı hastalarda şikâyet gelişmediği bilinmektedir. Hipertansiyonun belirtileri arasında baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, burun kanaması, çarpıntı, görme problemleri, sık idrara çıkma, vücutta ödem ve kulaklarda çınlama yer alır. Tedavi edilmeyen hipertansiyon ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve hatta ölüme yol açabilir. Uzun süre belirti göstermeyen ve tedavi edilmeyen hipertansiyon kalp, böbrek, beyin gibi hayati organlarda ciddi hastalıklara neden olabildiği gibi, damarlarda meydana gelen bu yüksek basınç damarın iç yüzeyinde hasara yol açarak tıkanmaya, genişlemeye hatta yırtılmaya neden olabilir. Çoğu insan hipertansiyon hastası olduğunu bilmez. Bunu öğrenmenin tek yolu kan basıncını ölçmektir.
Hipertansiyonun, primer (birincil- esansiyel) ve sekonder (ikincil) hipertansiyon olmak üzere iki tipi vardır. Genetik faktörler, fazla tuz tüketimi, hareketsiz yaşam, fazla kilo, stres, sigara ve aşırı alkol tüketimi hipertansiyonun bilinen en sık nedenleri olsa da, hastaların %90-95’inde hipertansiyonun nedeni belli değildir. Primer (birincil-esansiyel) hipertansiyon olarak adlandırılan bu yüksek tansiyon tipi, zaman içinde kademeli gelişir. Hastaların %5-10’unda görülen sekonder (ikincil) hipertansiyon ise altta yatan bir nedene bağlı olarak gelişir. Bu nedenler arasında böbrek ve böbreküstü bezi hastalıkları, böbrek damarlarının daralması, doğuştan aortun bir bölümünün dar olması, uyku apnesi, tiroid bezi hastalıkları, doğum kontrol hapları, soğuk algınlığı ilaçları, romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar yer alır. Hipertansiyonda risk faktörleri arasında ailede yüksek tansiyon öyküsünün olması, 40 yaşın üzerinde olmak, aşırı kilolu olmak, sigara kullanmak, şeker (diyabet) hastalığı, gebelik, hareketsiz yaşam, egzersiz yapmamak, aşırı tuz tüketimi, aşırı alkol tüketimi vardır.
Hipertansiyonun en çok etkilediği organlar; kalp, beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek ani veya uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Hipertansiyonun neden olduğu başlıca komplikasyonlar arasında kalp yetmezliği, kalp kaslarında kalınlaşma, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter hastalığı ), kalp krizi gibi kalp rahatsızlıkları, beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma, hafıza bozukluğu ve anlama güçlüğü, demans (daralmış veya tıkalı arterler beyine giden kan akışını kısıtlar, bu da demansın bazı türlerine yol açabilir), böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma, görme bozukluğu ve körlük, büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması (aort anevrizması), boyun ve bacak damarlarında tıkanma.
Hipertansiyon tanısı, uygun şartlarda yapılan düzenli tansiyon ölçümleriyle konur. En az beş dakikalık dinlenme sonrası her iki koldan ölçüm yapılmalı, sonrasında kan basıncının yüksek olduğu koldan ölçüme devam edilmelidir. Ayrıca ölçümden bir saat önce sigara, kahve tüketilmemiş olmalıdır. Bazı durumlarda yüksek tansiyon problemi olmadığı halde hastane ortamında tansiyon değerleri yüksek çıkabilmektedir. “Beyaz Önlük Hipertansiyonu” denilen bu durumlarda tansiyon takipleri veya tansiyon holter cihazı ile tanı konulabilir.
Hipertansiyon tedavisinde yaşam stili düzenlemeleri ve ilaç vardır. Hipertansiyonda önemli yaşam tarzı değişiklikleri şunlardır; Tuzu azaltmak ve sağlıklı beslenmek (meyve ve sebze tüketimini arttırmak, doymuş ve total yağ tüketimini azaltmak; sakatatlar, kuru meyveler, konserve besinler, turşu, zeytin gibi tuz oranı yüksek yiyecekleri azaltmak), düzenli fiziksel aktivite ve egzersiz yapmak, kiloyu sağlıklı bir seviyede tutmak ve fazla kiloluluk durumunda kilo vermek, sigarayı bırakmak, alkol kullanımını sınırlamak, stres yönetimi sağlamak.
Bazı durumlarda kan basıncını azaltmak için yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmayabilir. Özellikle kan basıncı değerleri büyük 160 mmHg, küçük 100 mmHg ve üzerinde ise mutlaka ilaç tedavisi gerekir. Hipertansiyon ilaçları düzenli ve her gün kullanılmalı, hekim kontrolü olmadan kesinlikle bırakılmamalıdır. Kan basıncını düşüren ilaçların da diğer ilaçlar gibi yan etkileri olabilir. Bir ilaç grubunda yan etki görüldüğünde bir diğer grup ilaçla değiştirilebilir, yan etki doza bağlıysa ilacın dozu hekim tarafından ayarlanabilir. İlaçla ilgili herhangi bir yan etki görüldüğünde bir sonraki dozu almadan veya ilacı tamamen bırakmaya karar vermeden önce mutlaka hekime danışılmalıdır.
Hipertansiyon kronik yani sürekli bir hastalık olduğu için belirli aralıklarla hekim kontrolü yaptırmak, ömür boyu yaşam tarzı değişikliklerini uygulamak, hekimin uygun gördüğü ilaçları her gün düzenli ve ara vermeden kullanmak yüksek tansiyonu kontrol altında tutmada oldukça önemlidir. İyi uygulanan diyet, egzersiz ve kilo kontrolüyle ilaçlara olan gereklilik azaltılabilmektedir. Ancak hekim önermedikçe ve düzenleme getirmedikçe ilaçlarının kesinlikle kesilmemesi, dozajlarının değiştirilmemesi gerekmektedir. İlaçların bağımlılık yaptığı veya böbrekler ve diğer organlara zarar verdiği inanışı doğru değildir. Organlara en büyük hasarı tedavi edilmeyen hipertansiyonun verdiği unutulmamalıdır.