Geçtiğimiz pazar günü Ankara’da 1. Olağan Kongresini gerçekleştiren Gelecek Partisi, kongrenin ardından bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada 100 kişiden oluşan yönetim kurulu listesi de paylaşıldı
Gelecek Partisi, geçtiğimiz pazar günü Ankara ANFA Park’ta düzenlediği 1. Olağan Kongresinin ardından bir basın açıklaması yaptı. Genel Başkan Ahmet Davutoğlu’nun konuşmalarından pasajlara yer verilen açıklamada kongrede seçilen yüz kişilik yönetim kurulu listesi de açıklandı. Gelecek Partisi’nden yapılan açıklama şöyle:
1. OLAĞAN KONGREMİZİ BÜYÜK BİR COŞKUYLA
GERÇEKLEŞTİRDİK
13 Aralık 2019’da Sayın Ahmet Davutoğlu önderliğinde Türk siyasi
hayatına merhaba diyen Gelecek Partisi olarak, kuruluşumuzdan
yaklaşık on ay sonra büyük kongremizi gerçekleştirdik.
Partimiz, pandemi şartları ve türlü kısıtlamalara rağmen rekor sürede
71 il ve 350’yi aşkın ilçede teşkilatlanmasını tamamlamasının
ardından 44 il ve 275 ilçede kongresini tamamlayarak ekim ayı içinde
büyük kongresini yapmaya hak kazandı ve siyasi tarihimizde eşi az
görülmüş bir şekilde seçimlere kendi kurumsal kimliğiyle girme hakkını
elde etti.
Ankara’da ANFA Altınpark Kongre ve Fuar alanında gerçekleştirdiğimiz
kongreye salgın şartları nedeniyle sadece Kurucular Kurulu Üyelerimiz,
il ve ilçe Başkanlarımız, delegelerimiz ile basın mensupları kabul edildi.
Kongrede kurulan platformun ön kısmı ise gençlik kollarımıza ayrıldı.
Kongremize DEVA Partisi, CHP, Saadet Partisi, İYİ Parti, BTP, DSP, DP,
HDP ve ANAP’ın yanı sıra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur
Yavaş da bir kutlama mesajı gönderdi.
Genel Sekreterimiz Şenol Gürşan’ın açılış konuşmasıyla başlayan
kongremizde, kongre yeter sayısına ulaşıldığı tespit edildikten sonra
Gelecek Partisi 1. Olağan Genel Kongresi divan kurulu heyetinin
seçilmesiyle başladı.
HER ŞEY ŞİMDİ BAŞLIYOR!
Genel Başkan Yardımcımız Selim Temurci’nin konuşmasının ardından,
divan heyeti tanıtıldı. Selim Temurci’nin başkanlığındaki Divan Kurulu
Heyeti; Genel Başkan Yardımcıları Habibe Çiftçioğlu Başer ve Mustafa
Gözel, Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç, Kültür ve Turizm Politikaları
İzleme Kurulu Başkanı Yeşim Karadağ, Bartın İl Başkanı Yasemin Dora
Kurtkaya, Enerji Politikaları Başkanı Mehmet Fatih Arslan’dan oluştu.
Divan Kurulunun tanıtılması akabinde; saygı duruşu ve İstiklal
Marşı’mızın okunmasından sonra kongre gündemine devam edildi.
Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Nedim Yamalı’nın
konuşmasının hemen ardından 1. Olağan Genel Kongremiz için yapılan
tanıtım filmi gösterildi. “Umut Sensin” temalı kısa video klipte ekonomik
krizin yol açtığı sosyal ve manevi tahribat üzerinde durulurken çeşitli
meslek gruplarının sorunları işlendi.
Yapılan konuşmaların ve video gösterimin ardından büyük bir alkış ve
tezahürat eşliğinde sahneye gelen Genel Başkanımız Sayın Ahmet
Davutoğlu ise partinin kuruluş ve teşkilatlanma süreçlerine değindikten
sonra iktidara sert sözlerle yüklendi. Partisinin Türkiye’nin tüm
sorunlarına ilişkin çözüm önerisinin de hazır olduğuna dikkat çeken
Genel Başkanımız, sözlerine İzmir’de yaşanan depremde hayatını
kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı.
İlk olarak Gelecek Partisi’nin yola çıkış hikayesini anlatan Genel Başkanımız şunları söyledi:
Huzuru, Refahı Getirmek İçin Yola Çıktık!
“Sizleri 10 ay gibi kısa bir süre önce “Yeni bir ufka yeni bir geleceğe
yürüme iradesi gösteren değerli arkadaşlarım” diyerek selamlamıştım.
Bugün de “yeni bir ufku milletimizin önüne koyan, yeni bir geleceğin
mümkün olduğunu gösteren, milletimizin geleceğine sahip çıkma
iradesi gösteren” bütün yol arkadaşlarımı saygıyla muhabbetle
selamlıyorum. 326 gün önce birdik bugün binler olduk. Mesajımız net,
derdimiz belli, ufkumuz açık. Ülkemize adalet, güven, refah ve huzur
gelecek! Milletimizin yüzü gülecek! Esnafımızın kazancı bereketlenecek
İşçimizin emeği değerlenecek! Gençlerimizin umudu artacak!
Türkiyemize huzur gelecek. Geçmişi değil geleceği, nefreti değil sevgiyi,
öfkeyi değil merhameti, korkuyu değil ümidi, haksızlığı değil adaleti,
sefaleti değil refahı konuşmak için buradayız.
Mülakat Sistemiyle Vatan Evlatları Arasında
Ayrımcılık Yaparak Liyakat Beklenemez!
Akraba kayırmacılığının had safhaya ulaştığı, keyfi yönetimle kurumsal
aklın yok edildiği, bakanlıklar başta olmak üzere devlet kurumlarının
içinin boşaltıldığı, mülakat sistemiyle vatan evlatları arasında ayrımcılık
yaparak kamu istihdam ahlakının yok edildiği bir ortamda kamu
yönetiminde ehliyet ve liyakatın egemen olmasını beklemek
hayalciliktir.
Ne Macron’a Ne de İslam Adına Hamaset Yapanlara Prim Verin!
Macron’a ve benzerlerine hep beraber yüksek sesle tepki verelim,
bağıralım, kızalım bunda bir milim dahi geride kalmaz ve gereken en sert
adımları atarız. Ancak daha ne kadar Hz. Peygamber’in bu evrensel
mesajlarının ülkemizde de açık bir şekilde çiğnenmesine sessiz
kalacaksınız? Gençliğinizde aşkla ve fedakarlıkla savunduğunuz
bu değerlerin kuru bir hamaset ve soyut bir “kazanımların korunması”
söylemi ile içinizde hala yaşamakta olduğunu düşündüğüm genci
susturmaya ve hatta öldürmeye ne kadar daha devam edeceksiniz?
Bu değerlerin değersizleşmesi ve kaybedilmesi karşısında sesinizi
yükseltmediğiniz her gün, her saat, her dakika ve her saniye genç
nesillerin ve hatta kendi çocuklarınızın ve torunlarınızın zihninde ve
gönlünde bu değerlere dönük bir şüphe uyandırdığınızı görmüyor
musunuz? Bilin ki gençlerde eğer deizme yöneliş başlamışsa
bu gençlerin deizmin felsefi temelini benimsemelerinden değil manevi
değerler adına gördükleri kötü örnekler dolayısıyladır. Buradan Diyanet
İşleri Başkanlığına ve din alimlerine de sesleniyorum. Eğer sizler
gençlere ve sıradan halka nasihat ettiğiniz kadar bugünkü güç
yozlaşması ve onun doğurduğu yanlışlıklar karşısında iktidar sahiplerine
de zamanının mutlak güç sahibi sultanlarına karşı direndiği için hapiste
şehit edilen İmam-ı Azam gibi sesinizi yükseltebilseydiniz bugün
manevi değerlerimize daha çok saygı gösterilirdi. Sakın ha gördüğünüz
kötü örnekler sizi o evrensel mesajdan şüphe etmeye götürmesin!
Unutmayın, bu evrensel mesajlar hem bizim kadim medeniyetimizin
hem de çağdaş demokratik düzenin esaslarıdır. Aksine o evrensel
mesajları kim çiğniyorsa ve göz ardı ediyorsa onlardan o ilkeler adına
hesap sorun!
Türkiye Bugün Üç Büyük Krizin İçerisindedir
Bu krizlerin birincisi işçinin, köylünün, memurun, işverenin, kadınların,
gençlerin, emeklilerin ve milyonlarca işsiz kardeşlerimizin iliklerine
kadar hissettikleri ekonomik krizdir. Bu krizlerin ikincisi bütün siyasal
hayatımızı, devletin karar alma kabiliyetini, kurumların işlemesini,
yargının çalışmasını, yasamanın işini yapmasını felç etmiş olan siyasal
krizdir. Bu iki krizin, yani ekonomik ve siyasi krizin yanında baş etmemiz
gereken bir üçüncü krizimiz daha var. Bu kriz ekonomik krizden de
siyasi krizden de daha büyüktür. Bugün Türkiye’nin en büyük krizi
yönetme kabiliyetini, karar alma iradesini kaybetmiş ve paralel bir
evrende yaşayan bu iktidardır. Ekonomik krizler de siyasal tıkanmalar
da aşılabilir her zaman. Ancak bugün bırakın bu krizleri aşmayı bu
krizlerin varlığını bile kabul etmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.
Kendisini aldatan ve bu sayede milleti de aldatacağını sanan bir iktidar.
En büyük krizimiz krizin varlığının inkâr edilmesidir. Kafasını kuma
gömen bu iktidar milleti de milletin dertlerini de ne görüyor ne de
duyuyor. Açıkça söylüyorum buradan: Cumhurbaşkanlığı hükümet
sistemi var olduğu sürece bu iktidarın ülkeyi yönetmesi, ekonomiyi
yönetmesi, dış işlerini yönetmesi, sağlığı ve eğitimi yönetmesi mümkün
değildir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi liyakatsizliği,
keyfiliği ve dolayısıyla düpedüz akılsızlığı ve yozlaşmayı kurumsal hale
getirmiştir. Bu sistem var oldukça krizden başka bir şey üretemez,
üretmesi söz konusu olamaz.
Sayın Bahçeli Osman Öcalan’ı Devlet Televizyonuna
Çıkaranlarla Uğraşsın!
Eğer Sayın Bahçeli’nin ve bugün iktidar sahiplerinin bilmeden övünerek
cihan devletleri diye andıkları Selçuklu ve Osmanlı devletlerimiz
yönettikleri halkların dillerine küçümseyerek baksalardı cihan devleti
niteliği kazanamazlardı. Bugün de Cumhuriyetimizin bekası ve
yükselmesi vatandaşlık bağıyla kendisine bağlı bütün vatandaşların
diline, lehçesine, dinine, mezhebine, örfüne adetine saygı duyması ile
mümkündür. Ülke milliyetçiliği, yurtseverlik ve vatanperverlik ancak
böyle bir yaklaşım ile mümkündür. Vatandaşlarımızın diliyle, diniyle,
mezhebiyle alan eden, onları tahkir eden yaklaşım sahipleri
hem kendileri bölücülük yapmış olurlar hem de bölücü terörün
ekmeğine yağ sürerler. Sayın Bahçeli, bölücülükle mücadele etmek
istiyorsa Kürtçeyle ve bizimle uğraşacağına, seçim kazanmak için
‘Serok Apo’dan mektup getirenlerle, kırmızı bültenle aranan kardeşi
Osman Öcalan’ı devlet televizyonuna çıkaranlarla uğraşsın. Tabi onlarla
uğraşmaz, uğraşamaz; aksine onları destekler!
Bizi Faizcilikle Suçlayanlar Hesap Versin!
Sayın Erdoğan “evime ekmek götüremiyorum” diyen esnafa mütekebbir
bir edayla keyif çayı verirken, Sayın Bahçeli askıda ekmek projesi ile
yoksulluğun ulaştığı düzeyi tam bir acziyet ile teşhir etmektedir.
Biz 2016 yılında ülkeyi bunlara 876 milyar dolar milli gelir, 11.000 dolar
kişi başına düşen milli gelirle teslim etmiştik. Şimdi kendilerinin iyimser
senaryolarında dahi bu sene milli gelir 702 milyar dolara kişi başına
düşen milli gelir ise 8000 dolar civarına gerileyecektir. Yine kendilerinin
ürettiği yeni ekonomik programa göre en iyimser beklentilerine göre
2022 yılında yani Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girerken milli
gelirimiz 2016 yılının çok gerisinde 801 milyar dolar olacak. Peki bu
kayıp yılların hesabını kim verecek? 2016 yılında bütün kritik ekonomik
göstergeler tek haneli idi, şimdi hepsi 2001 Türkiye’sinin çift haneli
rakamlarına ulaştı. 2016’da enflasyon üreticide %3.7, tüketicide
%6 civarındaydı; şimdi TÜİK’in sanal rakamlarında %15’lere doğru
seyrederken gerçekte hissedilen enflasyon %30 civarında.
Bizi faizci diye eleştirdikleri 2016 yılında faizler %7-8 düzeyindeydi
şimdi politika faizi %10.25 piyasadaki faiz uygulamaları ise
çok daha yükseklerde. İşsizlik 2016 ‘da %9 civarındaydı şimdi kedi
açıkladıkları sanal rakamlara göre %13.4 iken gerçekte genç işsizlik
%30’ları aşmış durumda. Ve nihayet 2016 Mayısında biz bıraktığımızda
dolar 2.80 Euro 3.1 civarındaydı; şimdi dolar 9’lara Euro ise çift haneli
rakamlara doğru seyir halinde. Peki bu kayıpların hesabını kim verecek?
Doları umursamayan Hazine ve Maliye Bakanı mı, halk yoksulluk ve
işsizlik ile boğuşurken ekonomimiz pik yapıyor diyebilen
Cumhurbaşkanı mı?
Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’ndan Parlamenter Sistem Hamlesi
Demokrasimizi kalıcı şekilde kurumsallaştırarak ülkemizi gelecek
asırlara taşıyacağına inandığımız tam demokratik güçlendirilmiş
parlamenter sistem modelimizi 9 Kasım Pazartesi günü kamuoyumuz
ile paylaşacağız. Daha sonra da bütün siyasi partilerden, STK’lardan,
üniversitelerden, vatandaşlarımızdan katkılarını, önerilerini isteyeceğiz.
Aynı gün siyasi parti liderlerinden ve konuyla ilgili sivil toplum
kuruluşlarından randevu isteyerek güçlendirilmiş parlamenter sistem
modelimizi bizzat kendileriyle paylaşacağım.
İsraf ve Tasarruf Vurgusu
Kullanılmayan uçakların, israf edilen kaynakların hepsi tasfiye edilecek
ve devletin itibari için gerekli olanlar dışında bütün özel uçaklar satışa
çıkarılacak. İktidara geldiğimiz zaman Beştepe’de işsiz güçsüz yüzlerce
danışmanın kalmasına asla izin vermeyeceğiz. Bütün bakanlıkları
sarayda toplayarak tasarruf edeceğiz. Şatafat bizim mahallemize
uğramayacak, bugünkü cumhurbaşkanlığı sarayına bütün bakanlıkları
toplayarak kamu kaynaklarını boşa harcamayacağız ve bir tasarruf
süreci başlatacağız.