Davutoğlu: Adayımız toplumun her kesiminden oy almalı, ki seçimi kazansın; Masa’nın insicamı da önemli, 6 milyon HDP seçmeni de
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Posta Gazetesi Ankara Temsilcisi Hakan Çelik’in sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun konuşmalarından öne çıkanlar:
Kriz değil tecrübe
Şimdi kriz geride kaldığı için kriz demeyeyim ben buna, birlikte yaşadığımız bir tecrübe diyeyim. Yani tecrübe daha doğru bir tabir. Çünkü biz Altılı Masa’yı kurarken geçen sene, ocak ayından itibaren başlayan bir süreçti. Bunun kolay olmayacağını biliyorduk. Her görüşmemizde ikili ya da altılı olarak bir ara üçlü Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener’le de bir görüşmemiz olmuştu öncesinde. Partilerin geldiği gelenekler itibarıyla ve Türkiye’nin zor siyasi şartları içinde bu altılı masanın zorlu bir süreç yaşayacağını biliyorduk. Ama açık ifade edeyim bunu sadece bir siyasetçi olarak ve taraflardan biri olarak söylemiyorum. Beni bir akademisyen olarak da heyecanlandıran bir süreçti bu. Çünkü modernleşme tarihin, 200 yıllık tarihinin, yaklaşık 150 yıllık meclis tarihimizin, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin az gördüğü tecrübelerden biriydi bu.
Bu kadar kapsamlı bir anayasa reformunda daha önce kimse anlaşamamıştı
Toplantı yapmanın ötesinde doküman ürettik. Yani ortak görüşü kabullenmiş, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dokümanı, temel ilkeler ve hedefler dokümanı. Efendim seçim güvenliği ile ilgili doküman, 84 maddelik anayasa reformu ki geçmişte bu kadar kapsamlı bir reformda partiler anlaşamamışlardı. Ve nihayet ortak politikalar metni, binlerce ortak şeyin olduğu, ortak politikaların olduğu bir metin. Şimdi dolayısıyla yol hazırlığını iyi yapmıştık ama tabii en kritik süreç cumhurbaşkanı adayı, cumhurbaşkanı seçimi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde ortak tavır sergileyebilmekti. Bu daha siyasal dozu yüksek bir şey ve her partinin haklı olarak mensuplarının beklentileri var, talepleri var. Her parti genel başkanının da yönetmesi gereken bir kamuoyu var. Dolayısıyla bunun belli bir şey içinde, tabiri caizse bir stres içinde olması doğal. Yani buna kimse karşı çıkamaz ama öyle bir tecrübe yaşamıştım ki ben onu hep şöyle izah ettim. En başından itibaren ümitsizliğe kapılındığında bu öyle bir yoldur ki, çok hızlı akan bir nehirde karşıdan karşıya geçmek için nehrin yarısına kadar geldiğinizde artık geriye dönmek, karşı kıyıya varmaktan daha maliyetli hale gelir. Biz yarıyı çoktan geçmiştik. Bu bağlamda aslında son yaşadığımız tecrübe Millet İttifakı’nı zayıflatan değil, güçlendiren bir tecrübe oldu.
Esnekliği korumalısınız
İkincisi ise bir siyasi realite var o da şu; cumhurbaşkanı adayı toplumun her kesiminden oy almak zorunda, ki seçimi kazansın. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayının bütün toplumsal tabanlara hitap etmesinden daha doğal bir şey yok. Bu bakımdan Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle bir çaba içine girmesi de yanlış değil. Bu ikisi de birbirleriyle çelişkili değil. Zaten bu esnekliktir böyle ittifakları başarıya götürecek olan. Bu esnekliği yok ettiğinizde birinden birini kaybedersiniz, ya tümüyle HDP’ye geçmişte oy vermiş olan beş altı milyon seçmeni kaybedersiniz ya da masanın insicamını kaybedersiniz. Böyle bir ikileme girmez bu masa.
Bu denklemde binde bir oy oranı bile önemli
Öyle bir denkleme soktular ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde aslında Türk siyasetini çok dar bir alana soktular bir anlamda da. Yüzde 50.001 almışsanız seçimi kazanırsınız. Yüzde 49.999 alsanız seçimi kaybediyorsunuz. Dolayısıyla oradaki her bir oyun önemi var. Bu her bir oy içinde herkes herkesle temas kurarken Millet İttifakı’nın adayının temas kurmamasını beklemek doğru değil. Ama buradan hareketle İYİ Parti’nin pozisyonunu yanlış görmek de doğru değil. O İYİ Parti’nin veya herhangi bir partinin diyelim, herhangi bir parti olarak zikretmeyeyim bunu. Başka bir yönden mesela ne bileyim Saadet Partisi’nin de Yeniden Refah ile bir ilişki şeyi vardı. Yani bir sorun olduğu anlamında demiyorum ama fakat biz Yeniden Refah ile görüştüğümüzde hep saygılı yaklaştık. Bu bir kazançtır. Yani birbirimize blokaj uygulayamayız. Her parti kendi özel ilişkilerini kurar buna saygı duyarız. Siyasi pozisyon gereği de bugün seçimi kazanmak için gerekli temaslar yapılır diye düşünüyorum.
Her bir oyu koruyacağız
Bu seçimi manipüle etmek isteyen çevreler çıkacaktır. Bu seçimi provoke etmek isteyenler de çıkabilir. Bu seçimi bazı ayak oyunlarıyla diyeyim veya en azından adil bir seçim olmasını engelleyecek şekilde gerçekleştirmek isteyenler de çıkabilir ama bunlar başarılı olamaz. Türkiye’de sandık, belli bir sandık geleneği var, demokrasi geleneğinin bir parçası olarak. Ben bunu, bir de biz altı parti seçim güvenliği masası kurduk, seçim güvenliği komisyonu. Bunun gerekli tedbirlerini alacağız. Her bir sandıkta o sandıktaki her bir oyu koruyacak şekilde temsilcimiz olacak.
Siyasette hep risk olur
Ben bu konunun zor olacağını düşünmüyorum. Bir yıldır tecrübe ettik. Allah aşkına bir yıl önce altılı masa ilk kurduğumuzda, bir yıl içinde binlerce sayfalık dokümanda ve onlarca farklı alandaki görüş ayrılıklarını giderecek şekilde mutabakat sağlayabileceğimizi düşünüyorlar mıydı? Yoo. Bu masa ne üretir diye bekliyorlardı. Binlerce sayfada mutabakat, muhalefette mutabakat, iktidardaki mutabakattan daha zordur aslında. Çünkü muhalefette nihayet herkesin bir de kendi tabanıyla onu mobilize etme ama iktidarda güç kullanmaya başladığınızda o politikaları uygulamaya başladıkça ortak noktalarınız daha çok tebarüz eder. Dolayısıyla ben, evet zor olacak, olur doğal olarak. Bütün yönetimlerden, bugünkü yönetimden çok daha etkin olacağımızı, bugünkü yönetimden, tek adam yönetiminden çok daha akılcı, çok daha pratik ve etkin olacağımızı düşünüyorum. Çünkü kurumları ayağa kaldıracağız. Biz yukarıda devleti yöneteceğiz ama kurumlar bize sağlayacak ve kurumları ayakta olan bir devletin çatısında iş birliği sağlamak zor olmaz.
İki depremi aynı anda yaşıyoruz
Elli ile yetmiş milyar dolar arasında bir maliyet, doğrudan yıkıcı maliyeti olarak bir hesaplama var. Ekonomi üzerindeki etkileriyle birlikte tekrar tabii bunları değerlendireceğiz ve kamuoyuna da biz Gelecek Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi paylaşacağız. Ama bir ekonomik deprem var. Yani bu deprem yaşanmamış olsaydı bile ekonomik bir deprem yaşanmıştı. Son derece akıl dışı politikalarla ve bir damada emanet edilen fonların tahrip edilmesiyle bir ekonomik deprem var bir de siyasi deprem var. Siyasi deprem de kutuplaştırma siyaseti. Şimdi bir geldiğimizde önce güveni ihdas edeceğiz yani toplumsal güveni. Bütün siyasetin, ekonominin dayandığı şey güvendir. Güven hissi Türkiye’de yok oldu. O güven hissini ayağa kaldırdığımızda akılcı politikalarla kurumları harekete geçirdiğimizde bu ekonomik krizi de kolay olmamakla birlikte aşacağımızı düşünüyorum. Zorluklar olacak.