Ezidiler, baharın gelişini kutluyor!

WhatsApp_Image_2020-04-15_at_16.46.10

Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde yoğun olarak yaşayan ve sayıları her geçen gün azalan Ezidiler Tanrı’nın dünyayı yarattığı ve yeryüzünde yaşamın başladığına inandıkları Kızıl Çarşamba bayramını kutluyor.

Mezopotamya’nın kadim topluluklarından biri olan Ezidiler bugün, Çarşema Sor (Kızıl Çarşamba) bayramını kutluyor. Her yıl Nisan ayının 13’üncü gününden sonraki ilk Çarşamba gününün kutsiyetine inanan Ezidiler, bu günde Tanrı’nın dünyayı yarattığına ve yeryüzünde yaşamın başladığını inanıyor. Ezidiler için yeni yılın başı da kabul edilen bu gün, ilkbaharın ve dolayısıyla doğadaki bütün güzelliklerin, yeniden doğuşun ve güzel günlerin müjdeleyicisi olarak sayılıyor.

SAYILARI GİTTİKÇE AZALIYOR

Sayıları gittikçe azalan ve yaşadıkları kadim topraklardan kopmak zorunda kalan Ezidiler çoğunlukla Kürtçe konuşan etnodinsel bir topluluk. Zerdüştlük ve Eski Mezopotamya dinlerinden uzanan öğretileri benimseyen Ezidiler, bir zamanlar Asurluların bir parçası olan Irak’ın Ninova bölgesinde yaşamaktadır. Ezidilerin büyük bir çoğunluğu Kürt kimliğini benimsemiş olsa da Ermenistan ve Gürcistan’da yaşayanlar kendilerini ayrı tutmaktadır. Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Ezidilerin büyük bir çoğunluğu yaşadıkları toprakları terk edip Avrupa’ya özellikle de Almanya’ya ve İsveç’e göç etme eğilimi göstermektedir.

BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU URFA’DA YAŞIYORDU

1970’li yıllara kadar Urfa’nın Viranşehir ilçesinde yoğun olarak yaşayan ve sayıları 80 bini bulan Türkiye Ezidileri 1980’lerle beraber ülke dışına göç etmeye başladı. 1985 yılında 23 bine inen sayıları, 2007 yılında 377’ye kadar (Urfa’da 243, Batman’da 72, Mardin’de 51, Diyarbakır’da 11 kişi) geriledi. Türkiye Ezidilerinin büyük bir kısmı bugün Almanya’da yaşıyor.

BÜYÜK BİR TRAJEDİ YAŞADILAR

Zaman zaman egemen güçler tarafından inançları nedeniyle dışlanan Ezidilerin en büyük trajedisi 3 Ağustos 2014’teki IŞİD saldırısı oldu. Ezidi Kürtlerin büyük çoğunlukla yaşadığı Sincar (Şengal) bölgesine saldıran IŞİD binlerce Ezidiyi katlederken, bir o kadar da kadını esir alıp ya seks kölesi haline getirdiği ya da pazarlarda para karşılığı sattığı iddia edildi. Bu saldırı sonrası yaklaşık 400 bin Ezidi ya Türkiye’ye ya da Irak Kürdistan Bölgesi’ne ve Suriye’ye sığınmak zorunda kaldı. Saldırı sonrası bölgede toplu mezarlara rastlandığı öne sürülürken örgütün elinde hala kaç tane Ezidi kadınının olduğu ise bilinmiyor.

NASIL BİR DİNİ İNANÇLARI VAR

Ezidiler, Yezidiyye kelimesi ile karıştırılmamalıdır. ‘Ezidi’ kelimesinin bu dinin tanrısı olan Azda kelimesinden türetildiği iddia edilmektedir. Kürt dilinde ‘Tanrı’ ismini karşılayan iki kelime bulunuyor. Bunlar ‘Ezda’ ve ‘Xweda’dır. Ezda beni yaratan, veren ve var eden anlamlarına gelirken. Xweda ise kendiliğinden var olan anlamlarını içermektedir. Yezidiliğin önceki ilahî dinlerde anlatılan Düşmüş Melek’in yaratıcının buyruğuna rağmen insan karşısında eğilmeyip saygı göstermemesi, onun aslında ne kadar asil olduğunun tüm Evren’e ispâtıdır ve yaratıcı tarafından sınanmıştır. İşte bu sınavı başarı ile verip tüm insanlığın ve dünya işlerinin başına geçme hakkını kazanmış diye düşünülür. Ancak burada Düşmüş Melek’in sahip olduğu özellikler, diğer dinlerden farklıdır. Yezidilikte tanrı, Dünya’nın sadece yaratıcısıdır, sürdürücüsü değildir. Tanrısal iradenin vücut bulması için Düşmüş Melek, bir nevi aracılık rolü üstlenmiştir. Düşmüş Melek, Melek Tavus olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Gururlu bir melek olduğundan tanrıya isyan etmiş, ceza olarak 40 bin sene orada yanmış, sonunda döktüğü gözyaşları bu ateşi söndürmüştür. Artık tanrıyla barışıktır. Düşmüş Melek, yemek pişiren ve yangın çıkaran ateş gibi, Dünya gibi hem iyi, hem de kötüdür. Yezidiler için Melek Taus, en güçlü melek ve aynı zamanda affedilmiş Şeytan’dır. Bu ismi ağzına almak, mukaddes olduğundan yasaktır. Tanrı, özünde iyilikle dolu olduğundan ibadet edip onun gönlünü kazanmak gerekmez. Aksine ibadetin ona değil, içi kötülüklerle dolu olana, Tavus’a yapılması ile kötülüğün en büyük kaynağından korunulur. Bu anlamda iyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus’tur. Âhiret inancı gibi sonradan hesap verilecek bir yerin varlığı söz konusu değildir. İnsanın inanışına ve yaşayışına göre Dünya Cennet’e de, Cehennem’e de dönüşebilir. Melek Tavus, bütün bu işlerin denetleyicisi ve tanrının bu Dünya’daki gölgesidir.

Exit mobile version