EBRD’den kamu bankaları için çarpıcı rapor / Haberin Peşinde Urfa
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türkiye’de kamu bankalarının iktidarın kalesi olan illerde şube yoğunluğunu artırdığını, bu illerde daha fazla kredi verdiğini ve seçim döneminde kredileri stratejik bir araç kullandığını rakamlarla yazdı.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), “Devlet Geri Döndü” başlıklı 2020-2021 geçiş raporunda çarpıcı bulgulara yer verdi.
Dünya genelinde devletlerin ekonomiye müdahalelerinin ve halk arasında devlet mülkiyetine desteğin artış eğiliminde olduğuna dikkat çekilen raporda, Türkiye’deki kamu bankalarına “Kamu bankalarının karanlık yüzü” başlıklı özel bir bölüm ayrıldı.
Kamu bankaların eleştirenlerin, “kredilerin zamanlaması ve hedefine dönük siyasi müdahalelerin kredi piyasalarındaki tahrifatın temel kaynağı olduğuna işaret ettiği” hatırlatılan raporda, “Türkiye’deki siyasi kredi döngülerine” yakından bakıldı.
İşte EBRD’nin kullandığı ifadelerle raporun bu bölümünde öne çıkan 4 unsur…
1- HÜKÜMETİN KALELERİNDE ŞUBE YOĞUNLUĞUNU ARTIRDILAR
Türkiye’de kamu bankaları, iktidar partisinin kalesi (stronghold) olan illerde son 15 yılda şube yoğunluklarını, muhalefetin kalesi olan illere kıyasla belirgin bir şekilde daha fazla artırdı.
Hükümetin kalesi olan illerde kamu bankalarının 100 bin kişiye düşen şube sayısı özellikle 2010 sonrasında muhalefetin kalesi olan illere göre belirgin şekilde yükseldi.
Raporda, bu durumun nedeninin siyasi patronaj ilişkilerinin yanı sıra, hükümetin nüfusun görece daha az hizmet almış kesimlerinde finansal içerilmeyi artırma stratejini yansıtıyor olabileceği belirtildi.
2- SEÇİM DÖNEMİNDE KREDİ MUSLUKLARI AÇILDI
Kamu bankaları seçim dönemlerinde belediyenin iktidar partisinde olduğu illerde özel bankalara kıyasla kredi arzını belirgin şekilde artırıyor. Belediyenin muhalefette olduğu illerde ise seçim dönemlerinde özel bankalara oranla daha az kredi veriyor.
Kredi artışında, yerel seçimde muhalefetin güçlü bir rakip olarak iktidar partisiyle yarışması da etki oluyor.
Hükümet, kamu kaynaklarını, bu örnekte kamu bankalarının kredilerini, tekrar seçilmek için stratejik bir araç olarak kullanıyor.
3- MUHALEFETTEKİ İLLERDE DAHA FAZLA TEMİNAT İSTENDİ
Hükümetin kalesi olan illerde firmaların yüzde 19’u son kredilerini bir kamu bankasından aldıklarını söylerken, bu oran muhalefetin kalesi olan illerde yüzde 9’da kaldı.
Hükümetin kalesi olan illerde firmaların yüzde 48’i kamu bankalarından aldıkları son kredide kendilerinden teminat istendiğini söylerken, bu oran muhalefetin kalesi olan illerde yüzde 70 ile çok daha yüksek oldu.
Muhalefetin kalesi olan illerde firmaların daha büyük bir kısmı, finansman erişim zorluğunun iş yapmak için ciddi bir engel olduğunu söylüyor.
4- KAYNAKLAR YANLIŞ ŞİRKETLERE GİDİYOR, VERİMLİLİK AZALIYOR
Belediyenin muhalefette olduğu ve siyasi rekabetin yüksek olduğu illerde, kamu bankası kredilerinin yüksek oranda kullanıldığı sektörlerde kredilerdeki azalmaya bağlı olarak istihdam, satışlar ve varlıklar seçim öncesinde geriliyor. İktidar partisinin yönetimindeki illerde ise kamu bankalarının verdiği krediler sayesinde tersi oluyor.
Kamu bankalarının kredi kararlarındaki siyasi motivasyon, sermaye tahsisi, toplam üretkenlik ve büyüme konusunda uzun vadeli olumsuz etkilerde bulunuyor. Söz konusu nedenle bu illerde üretkenlik düşüşü yüzde 2’yi bulabiliyor.
Kredileri her zaman hak eden şirketler almıyor ve kredilerin yanlış tahsisinden kaynaklı üretkenlik kayıpları yaşanıyor.
Türkiye’de tüm banka şubeleri içinde kamu payı yüzde 44’le yüksek bir orana ulaşmış durumda. Bu oran Orta Asya’da yüzde 42, Doğu Avrupa ve Kafkaslar bölgesinde yüzde 26 seviyesinde.
DEVLETÇİLİĞE DESTEK ARTIYOR
1980’lerden sonra dünya genelinde neoliberal programlar kapsamında uygulanan özelleştirmelerle kamunun ekonomideki ve istihdamdaki payı azalmıştı.
EBRD’nin kullandığı Dünya Değerler Araştırması verileri, dünya genelinde hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerde halk arasında devletçiliğe desteğin yükselişte olduğuna işaret ediyor.
Raporda bu durum “muhtemelen artan eşitsizliklerin ve vergilendirme ya da devlet mülkiyeti araçlarıyla gelirin yeniden dağıtılması yönünde artan taleplerin yansıması” olarak yorumlandı.
İki on yıl önce 1990’larda gelişmiş ülkelerde halkın yüzde 27’si kamu mülkiyetini desteklerken, bu oran 2017-2020 döneminde yüzde 33’e yükseldi.
Aynı dönemde eski sosyalist ülkelerde ise bu oran yüzde 43’ten yüzde 45’e ulaştı.
Türkiye’de bu destek yüzde 58 oldu.