Dünya kamuoyunu bilgilendirme panel programı düzenlendi / Haberin Peşinde Urfa
Türkiye hakkında Dünya’nın çeşitli ülkelerinde yürütülen olumsuz algılara yönelik ve özellikle gurbetçi olarak yaşayan Türk vatandaşlarının bu sebeple karşılaştığı haksızlıklar nedeniyle Dünya kamuoyunu doğru bilgilendirme ve farkındalık amaçlanan online bir panel programı gerçekleşti.
Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak öncülüğünde ve İletişim Uzmanı Taner Akkuş moderatörlüğü ile gerçekleşen panel, Dünyanın dört bir yanında Türkiy için önemli hizmetlerde bulunan STK temsilcisi gurbetçi Türk’lerin de online olarak katılarak ve siyaset, sağlık ve ekonomi başta olmak üzere bir çok alanda ülkemiz hakkında yanlış bilinen ve merak edilen söz konusu O konular masaya yatırılarak uzmanlar tarafından cevaplandı.
İstiklal Marşı ile başlayan programda Moderatör İletişim Uzmanı Taner Akkuş, ‘Ülkemizi özellikle de Devlet büyüklerimizi itibarsızlaştırmak için sistematik bir şekilde yürütülen algı operasyonlarını kaygı ile gözlemliyoruz. Devletimiz doğru hizmet ve doğru politikalar yürüttüğünden dolayı her zaman tüm Dünyada göz önünde oldu, olmaya da devam edecek. Bu sebepledir ki, “meyve veren ağaç taşlanır” ilkesince yürütülen algıları illegal yapılanmaların veya uzantılarınıneylemleri olarak görüyoruz. Allah Devletimize, vatanımıza ve topraklarımıza zeval vermesin. Türkiye için gerek ülkemizde gerekse de Dünyanın dört bir yanında samimiyetle çalışan yetkililer ile tüm destekçilerine selam olsun’ diyerek panel programını başlattı.
İşte o algılardan öne çıkanlar ve gerçekleri:
Ukrayna-Turan Türk Kültürü Derneği Başkanı Uzm. Dr. Turan Tosun, ‘Mevcut dünya düzeninde yer alan Devletlerin oluşturduğu birlikler dikkate alındığında uluslararası konjonktür de; bir bütün olarak Türk Dünyası Devletlerinin az gelişmiş olarak algılanmasının nedeni nedir?. Günümüz de her bir yetişkin bireyin kendisini, milletinin örf, adet, gelenek, görenek ve kültürel mirasçısı olarak görmesi şarttır. Türk dünyası gençlerinin değerleri, kendi milletlerinin, manevi değerleri ve genel değerlerini harmanlanması üzerine yapılan çalışmalarını yeterli düzeyde olmadığı algısı da çok yaygın. Bunun nedeni nedir?’ dedi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Eski Türklerdeki devlet yapısının temelinde dört unsur vardır. Bunlar; halk, özgürlük, ülke ve kanundur. Halk, boyların bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bağımsızlık ve adalet, Türklerin tarih boyunca büyük önem verdiği bir unsurdur ve bunun için mutlak bir devlet yapısı gereklidir. Ayrıca her Türk devleti belirli bir arazi üzerinde kurulmuştur ve Türk devletleri kanun anlamına gelen töre hükümlerine göre idare edilmişlerdir. Adalet, eşitlik ve insanlık törenin değişmeyen hükümleridir. Bu hükümler kişi hak ve hürriyetlerini güvence altına almaktaydı. Fakat Türk devletleri SSCB döneminde uygulanan politikaların bir sonucu olarak bu temel devlet yapısını ve kültürünü asimile ettiler. Bunun sonucu olarak bu devletler öz varlıklarını sergileyemediği için az gelişmiş olarak görülmektedirler. Türk dünyası gençlerinin değerleri, kendi milletlerinin, manevi değerleri ve genel değerlerini harmanlanması konusunda yapılan çalışmaların mevcut olduğunu belirtmemiz gerekir. Ancak bu konuda yapılan çalışmaların yeterli düzeyde olduğunu söylemek tabiî ki mümkün değildir. Bunun en önemli sebebi, Türk dünyasının çok geniş bir coğrafyaya dağılmış olmasıdır. Belirtmiş olduğunuz, Türk Dünyası Devletlerinin az gelişmiş olduğu algısı evet maalesef söz konusudur. Ancak bu algının son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti öncülüğünde olacak şekilde önemli ölçüde değiştiğini söylemem gerekir. Küreselleşme adı altında başka toplumların kültürleri, gelenekleri adetleri ve töreleri bize sanki gelişmişlik ve modernlik olarak sunulup kabul ettirilmektedir. Bu sebepten dolayı bazı güçler tarafından kendi Türk kültürümüz ile ilgili çalışmalar bilerek engellenmektedir. Gençlerimiz bu sayede kültürümüzü, adetlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi öğrenememekle birlikte konu hakkında çalışma yapamamaktadırlar. Yapılan son araştırmalara bakıldığında Avrupalılaşma ve Amerikalılaşmanın gelişme ve modernleşmenin temeli olduğunu görüyoruz. İnşallah gelecekte az gelişmiş Türk Dünyası algısının yerini gelişmiş Türk Dünyası algısı alacaktır. Bunun için her birimizin daha fazla çaba ve gayret göstermesi yurttaşlık görevimizdir.’ açıklamasında bulundu.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Son 20 yıl içerisinde Türkiye’de üniversite sayısı çok artmıştır. Üniversitesi olmayan il sayısı yok denecek kadar azdır. Üniversite sayısının artmasının doğal sonucu olarak da üniversite mezunu olan kişilerin sayısı artmıştır. Sorunuzda belirtmiş olduğunuz on binlerce kişinin mezun olunca işsiz kalması diye bir durum söz konusu değildir. Ancak mezun olan her gencin iş bulması da söz konusu değildir. Bunun en önemli nedenleri; toplumda çok sayıda gencin üniversite mezunu olması olduğu kadar, üniversitelerin ilgili bölümlerinin istihdam ihtiyacına göre tam olarak belirlenmemiş olması da etkilidir. Yurt dışına gitmek isteyenlerin önemli bir kısmı da işsizlikten değil işini ve eğitimini daha da geliştirmek isteyenlerden oluşmaktadır.’ bilgisini verdi.
Hollanda-Beyazay Derneği Şube Başkanı Aynur Gül Çakır, ‘Yurtdışında yaşanan bir sağlık sorunu için Hollanda’da yaşayan bir vatandaşımız soruyor: “Türkiye’mizde giderek büyüyen ve Dünya ülkelerine öncülük eden sağlık sektörü maalesef bir Avrupa devleti olan Hollanda’da sınıfta kaldı. Geçtiğimiz günlerde akut lösemi teşhisi konan ardından kemoterapi uygulanan ve başka komplikasyonlara yol açmamak için uyutulan bir kızımız için artık yapılacak bir şey yok diyerek 2 Şubat salı günü saat 16.00 da fişi çekme kararı alınıyor.” Bu durum biz Türkler için özellikle manevi açıdan kabul edilemez olduğu için Aile Hastanın tedavisinin Türkiye’de devam ettirilmesi İçin gerek sosyal medyada gerekse haber kanallarında paylaşımlar yapıyor ve büyük çabalar sonrasında Büyükelçilik devreye giriyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Nefes alıyorsa hemen getirin” talimatı ile kızımız ambulans uçakla Türkiye’ye naklediliyor. Bu gibi durumlarda hastaların iyileşme ve tedavi süreçlerinin hızlandırılmasını sağlamak amaçlı Devletlerarası Sağlık Bakanlığı nezdinde hasta yakınlarının durumu direk bildirip yardım isteyebileceği ve köprü vazifesi üstlenecek bir sağlık kurulu oluşturulamaz mı?’ Önerisinde bulundu.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Sağlık sistemimizin ne kadar sağlam ve sosyal devlet anlayışına uygun olduğu sadece Hollanda ve Avrupa Birliği ülkeleri nezdinde değil tüm Dünya nezdinde bilinen bir gerçektir. Bu durum yaklaşık üç yıldır yaşanan ve devam eden Pandemi sürecinde daha da net anlaşıldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık konusunda acil ihtiyaç duyulan durumlarda bireysel bazda büyük katkıları olmakla birlikte esas katkısı başta Şehir Hastaneleri olmak üzere tüm toplumla ilgili olarak gerçekleştirmiş olduğu sağlık hizmetleri her türlü takdirin üzerindedir. Belirttiğiniz, Devletlerarası Sağlık Bakanlığı nezdinde hasta yakınlarının durumu direk bildirip yardım isteyebileceği ve köprü vazifesi üstlenecek bir sağlık kurulu oluşturulması son derece isabetli olur. Ancak bu sadece Türkiye’nin tek başına yapabileceği bir hizmet değildir. Bu konuda Uluslar arası platformda çalışma yapılması gerekir’ vurgusunu yaptı.
Fransa-European İnstitute of Ottoman Culture Sekreteri Ayşe Taşkın, Türkiye’de emekli olan Türk vatandaşları tüm sağlık kuruluşlarından hiç bir ücret ödemeden faydalanabiliyor. Avrupa’da bir ömür çalışmış emekli olmuş kazandığı döviz ile Türkiye’de yatırım yaparak Ülkemizin ekonomisine katkı sağlamış olan yaşlılarımız Türkiye’deki emekli olan vatandaşlarımızın haklarına sahip olabilmesi mümkün olmayan bir algı gündemimizde., Bu konudaki eksiklikler nelerdir ve bu hak onlara verilemez mi?.’ Dedi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, Türkiye’de emekli olan Türk vatandaşları ile Türkiye dışında emekli olmuş olan Türk vatandaşlarının statülerinin birebir olmasını gerçekçi değildir. Bu konuda Anayasamızın “Yabancı Ülkelerde Çalışan Türk Vatandaşları” başlıklı 62 ncı maddesinde Devletin, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için gereken tedbirleri alacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Yabancı ülkelere gönderdiğimiz vatandaşlarımız ve bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin, çalıştıkları ülkede sosyal güvenceye kavuşturulmaları ve o ülkede kazandıkları sosyal güvenlik haklarından Türkiye’de bulundukları sırada da yararlanmalarını sağlamak için vatandaşlarımızı çalıştıran ülkeler ile ülkemiz arasındaki Anayasamızın öngördüğü düzenlemeler çerçevesinde iki taraflı sosyal güvenlik sözleşmeleri imzalanmıştır. Halen 30 ülke ile yürürlükte bulunan sosyal güvenlik sözleşmeleri, bu sözleşmelerde belirtilen haklardan, sözleşmeyi imzalayan akit tarafların vatandaşları ve bunlara eşit sayılan kimseler ile bunların geçindirmekle yükümlü oldukları aile bireyleri ve ölümleri halinde geride kalanlardan hak sahibi olabileceklerin yararlanabileceğini hükme bağlamıştır. Sözleşmeler, vatandaşlarımıza gerek kısa vadeli gerekse uzun vadeli sigorta kollarından kazandıkları haklarını ülkemizde de kullanma imkanını sağlarken, sözleşmeye taraf olan ülkenin sigorta kurumu veya talep sahibi adına bu yardımların Türkiye’de hangi kuruluş tarafından yapılacağını ve uygulamada hangi mevzuatın esas alınacağını da kesin olarak belirlemiştir. Kısa vadeli sigorta kolları açısından belirttiğimiz on yedi sözleşme ile de bu görev, Sosyal Güvenlik Kurumumuza verilmiştir. Yine sözleşmelerin hükümlerine göre, Sosyal Güvenlik Kurumumuz bu görevini yerine getirirken şekil ve kapsam itibariyle kendi mevzuatını uygulamakta ve sözleşmeli sigorta kurumlarının üyelerine, bunlar sanki kendi üyeleriymiş gibi ayrım gözetmeksizin yardımda bulunmaktadır. Kurumumuz, bu amaçla yaptığı masrafları, sözleşme hükümleri ile tespit edilen masraf hesaplaşması yöntemlerine göre akit ülke sigorta kurumlarından talep etmektedir. Ancak Fransa’dan ülkemize gelenler de, diğer ülkelerden farklı olarak, genel sağlık hizmetlerinden de faydalanabilmektedirler. Geçici görevli veya tedavi amaçlı olarak ülkemizde bulunanlar ile daimi ikamet edenler ise Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında belirlenen tüm sağlık hizmetlerinden faydalanabilmektedir.’ diyerek, önemli bu soruya cevap verdi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin istekleri halinde, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı olarak geçirdikleri belirli sürelerin prim karşılığını ödeyerek, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri değerlendirilir. Yurtdışında 18 yaşın doldurulmasından önce, Türk vatandaşlığının kazanılması öncesi veya Türk vatandaşlığının kaybedilmesi sonrası geçen sigortalılık, işsizlik ve ev kadını olarak geçen süreler borçlanma kapsamında değildir. Ayrıca, ülkemizdeki sosyal güvenlik kanunlarına göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları kapsamında geçen sürelerle çakışan yurtdışı süreleri ile ikili sosyal güvenlik sözleşmelerine göre kendilerine kısmi aylık bağlanmış olanların yurtdışında geçen sigortalılık süreleri arasında ve bu sürelerin bitim tarihinden sonraki işsizlik süreleri ile ev kadını olarak geçen sürelerin de, 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılmasına imkan bulunmamaktadır. Yurtdışı sürelerinin borçlandırılabilmesi için; borçlanma anında Türk vatandaşı olmak ya da doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybetmiş olmak, borçlanma kapsamındaki yurtdışı sürelerini belgelendirmek ve yazılı istekte bulunmak şarttır. Türkiye’de hiç çalışmamış dolayısı ile hiç dosyası açılmamış ama 18 yaşından beri Avrupa’da çalışan gurbetçiler için emeklilik sisteminde Devletimiz tarafından ne gibi kolaylıklar sağlanabileceği son derece önemli olmakla birlikte çözümü en son olan konulardan birisidir. Zira, bu konuda tek başına Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çözebileceği bir sorun değildir. Bunun ilgili ülkelerin başta Sosyal Güvenlik ve Sağlık sistemi ve vergi sistemi ile ilgili sorunlar olmak üzere birçok sebebi vardır. Dolayısıyla, bu sorunun tespiti ve çözümü gereğinin arz ettiği önem gereğince gecikmeksizin ilgili ülkeler nezdinde gerekli çalışmaların başlatılması gerekir.’ yanıtını verdi.
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman ‘Ülkemizin taraf olduğu Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, KKTC, Makedonya, Romanya, Bosna Hersek, Çek Cumhuriyeti, Arnavutluk, Lüksemburg, Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Macaristan, Azerbaycan, İtalya ve Tunus Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri, ülkemizde genel sağlık sigortası uygulamalarını kapsamaktadır. Buna göre, bu ülkelerde sağlık yardımı hakkına sahip olan kişilerin, Türkiye’de geçici bulunmaları veya daimi ikamet halleri durumunda, sağlık yardımlarından yararlanma hakları bulunmaktadır. Azerbaycan, İtalya ve Tunus sözleşmelerinde sağlık uygulamalarına henüz başlanmamıştır. Geçici olarak (turistik amaçlı) ülkemizde bulunan sözleşmeli ülke sigortalıları, ülkemizde bulundukları süre boyunca acil sağlık hizmetlerinden faydalanabilmedirler. Ancak Fransa’dan ülkemize gelenler de diğer ülkelerden farklı olarak genel sağlık hizmetlerinden de faydalanabilmektedirler. Geçici görevli veya tedavi amaçlı olarak ülkemizde bulunanlar ile daimi ikamet edenler ise Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında belirlenen tüm sağlık hizmetlerinden faydalanabilmektedir. Sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerden gelen Türk vatandaşları ikametlerini ülkemize aldırmaları halinde başka ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı olmaması şartı ile otomatik olarak genel sağlık sigortası sistemine dahil edilirler. Bu kişiler (gelirleri asgari ücretin 1/3’ünün altında değilse) 2020 yılı için aylık 88.29 TL ödeyerek, gelirleri belirtilen limitin altında olanlar ise gelir testi ile bu durumu ispat ettiklerinde primleri devlet tarafından ödenerek, kendilerini ve bakmakla yükümlü oldukları kişileri genel sağlık sigortasından yararlandırabilirler. Sağlık yardımlarından faydalanabilmek için sözleşmeli ülke sigortalılarının, öncelikle ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından kendi adlarına düzenlenen sağlık yardımı hakkını gösterir belge ile Türkiye’de bulundukları yerdeki sosyal güvenlik il müdürlüğü/ sosyal güvenlik merkezine başvurarak Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa veya Hollanda sigortalısı iseler YUPASS (Yurtdışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi) numarası almaları, YUPASS dışındaki ülke sigortalısı olanların ise “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller Kapsamında Sağlık Yardım Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi” düzenletmeleri gerekmektedir. Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda sigortalıları YUPASS (Yurtdışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi) numarası ile YUPASS dışındaki ülke sigortalıları ise “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller Kapsamında Sağlık Yardım Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi”yle SGK ile anlaşmalı sağlık hizmet sunucularının acil servislerinden kimlik belgesini de ibraz ederek her türlü sağlık yardımlarından faydalanabilirler. Sağlık uygulaması bulunan sözleşmeli ülke sigortalıları, ilgili ülkenin sigorta kurumu veya hastalık kasalarınca adlarına düzenlenmiş sağlık yardımı hakkı belgelerini, Türkiye’de bulundukları yerdeki sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine ibraz ederek Almanya, Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda sigortalıları için YUPASS numarası almaları, YUPASS dışındaki ülke sigortalılarının ise “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Acil Haller Kapsamında Sağlık Yardım Belgesi” veya “Sosyal Güvenlik Sözleşmesine Göre Sağlık Yardım Belgesi” düzenletmeleri gerekmektedir. Sosyal güvenlik sözleşmelerinde öngörülen sağlık yardım hakkı belgeleri olmadan ülkemizde kendi imkanları ile tedavi olup masraflarını kendileri karşılayan kişiler, ilgili sözleşmeli ülkelerde tabi oldukları sigorta kurumu veya hastalık kasasına başvurarak sağlık yardım masraflarının iadesini talep edebilirler. İlgili ülkedeki kurum ödeme yapıp yapmayacağına kendi mevzuatına göre karar vermektedir.’ vurgusunu yaptı.
Belçika-İHH Şubesi Yöneticisi Eğitimci Yasemin Yıldırım, Belçikada iki yıldır sosyal evlerde yaşayan insanların Türkiye’de mal varlığı ve banka hesapları kontrol ediliyor. Bu nedenle zorluk yaşayan vatandaşlarımız var. Bir gün geri döneceğiz umudu ile 40 yıl çalışıp Ülkesine para gönderenler, memleketine yatırım amaçlı ev yaptıranlar zor durumda. Şimdi sosyal evde oturup ve Türkiye’de evi olan insanları evlerinden atıyorlar! Birde geçmişe dönük kira borcu çıkarıyorlar, evin vardı ve bildirmedin diye mağdur edilen yaşlılar var… Araştırılması için bir özel detektif 3000 € karşılığında Türkiye’den bilgi edinilmesi için 3000 € karşılığında özel bir dedektif ekibi kurulmuş. Bu ekip elde ettikleri bilgileri ırkçı avukatlara ulaştırıyor. Avrupa’da yaşayanlar bulundukları Ülkede bu sorun nedeni ile zor durumdalar. Bunun için ne gibi önlemler alınmalı..?
Hukukçu Akademisyen Av. Prof. Dr. Seyithan Duman, ‘Maalesef son derece üzücü ve insanlık onurunu rencide edici bir durum. Esefle kınıyorum. Çünkü yapılan bu muamele başta Uluslar arası hukuk olmak üzere insan haklarına, şeref ve onuruna da aykırı bir durumdur. Belçika’nın bu yanlış uygulamasından derhal vazgeçmesi gerekir. Bu yanlış, haksız ve tamamen hukuksuz uygulama dolayısıyla Belçika nezdinde gerekli girişimlerin başlatılması, gerekirse Nota verilmesi gibi siyasal hatta Avrupa Adalet Divanına başvurulması gibi hukuksal yollara da başvurulması konuları üzerinde çalışılıp yoğunlaşılması gerekir. Yabancı ülkede çalışan vatandaşlarımızın ilgili ülkede almış oldukları ücret ve ödemeler tamamen oraların yasal mevzuatınca gerçekleşmiş ve kazanılmış hak oluşturmuştur. Dolayısıyla bu konuda geriye dönük ve haksız işlemler yapılması hukuka açıkça aykırıdır.’ diyerek programdaki sözlerini noktaladı.
AHDE VEFA PLATFORMU