Yakalandığı Covid-19 hastalığını yenmeyi başaran İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci, vücut direncinin güçlenmesi için zerdeçal, yeşil çay, deve dikeni, ekinezya, çörek otu yağı gibi besinlerin tamamlayıcı tedavi amaçlı kullanılabileceğini söyledi. Hastalığa karşı özellikle zerdeçal kullanımının etkili olabileceğini belirten Terekeci, zerdeçal ile ilgili yapılan çalışmalarla ilgili de bilgiler verdi.
Corona virüsü sebebiyle yaşamını yitirenler ve enfekte olanların sayısı gitgide artıyor. Dünyayı etkisi altına alan pandemi, her geçen gün yeni bir tartışmayı da gündeme getiriyor.
Çeşitli ülkelerde virüs sebebiyle gerçekleşen ölümlerin artması ve hastalığı tamamen tedavi edecek yöntemin halen bulunamaması ise ilaç tedavisinin yanı sıra bitkisel besinlerin de hastalığın tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağı tartışmasını doğuruyor.
Covid-19’u yenen, İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci, bu bitkisel ürünlerin hastalığı tamamen tedavi etmeyeceğini ancak bağışıklığın güçlenmesi için kullanılabileceğini savunuyor.
YAN ETKİLERİNE DİKKAT
Sözcü’ye konuşan Terekeci’ye göre bu ürünlerin kullanımının da doktor veya fitoterapist kontrolünde olması büyük önem taşıyor.
Zira, bu besinler her ne kadar bitkisel olsalar da yan etkileri bulunabiliyor ya da kullanılan ilaçlarla etkileşime girmeleri risk yaratabiliyor.
Terekeci’nin bu anlamda dikkat çektiği diğer bir konu ise, bu ürünlerin yalnızca tamamlayıcı olduğu, yani özellikle enfekte olan kişilerin ilaç tedavisini kesinlikle reddetmemeleri ve aksatmamaları gerekiyor.
Terekeci, hastalığı boyunca Sağlık Bakanlığı’nın tedavi protokolünün kendisine tamamen uygulandığını, ancak takviye olarak üç defa 25 gr. olmak üzere C vitamini aldığını, D vitamini ve çinko takviyesi de yaptığını belirtiyor.
ZERDEÇAL, EKİNEZYA, ÇÖREK OTU YAĞI…
Terekeci hastalığa karşı vücut direncinin güçlenmesi için; zerdeçal, yeşil çay, deve dikeni, ekinezya, çörek otu yağı gibi besinlerin tamamlayıcı tedavi amaçlı kullanılabileceğini, C – D vitamini ve çinko takviyesinin de yine bağışıklı sistemini olumlu anlamda etkileyeceğini söylüyor, fakat D vitaminin çok fazla kullanılmaması gerektiğinin, aksi takdirde zararlı olabileceğinin de altını çiziyor.
Hastalığa karşı özellikle zerdeçal kullanımının etkili olabileceğini belirten Terekeci, zerdeçal ile ilgili yapılan çalışmalar olduğunu, bu çalışmalarda birebir corona virüsü olmasa da diğer solunum yolu enfeksiyonu virüslerinde zerdeçalın etkili olduğunun ortaya konduğu söylüyor.
Terekeci, bağışıklığı güçlendirme noktasında bitkisel ürünlere işaret ediyor oluşunu ve bu ürünlerin etkilerini şu şekilde açıklıyor: “Her zaman yüksek meblağlar ödeyerek bağışıklığımızı güçlendirmek durumunda değiliz. Mesela Quercetin dediğimiz bir madde var. Bu, elmanın kabuğunda, soğanda, brokolide, domateste, çilekte ve tüm yeşilliklerde var mesela. Son derece ulaşılabilir. Yapılan bazı çalışmalarda zerdaçal da dahil olmak üzere birçok ürün antiviral ajan dediğimiz ilaçlarla aynı etkiyi gösteriyor. Tabii şu da var, bitkisel ürün diye masum olarak algılamayalım. Bu ürünler ilaçlarla zararlı bir şekilde etkileşebilirler. Örneğin zerdeçal kanı sulandırır, yani kan sulandırıcı bir insan zerdeçal da alırsa kişinin vücudunda kanamaya olan meyil artar. Ama şunu bilmemiz lazım, doktor kontrolünde, hekimlere danışarak kullanılmalı. Bir de bu ürünler eczanelerde Sağlık Bakanlığı’nın değil, Tarım Bakanlığı’nın onayı ile reçetesiz olarak satılıyor.”
Özellikle son zamanlarda sosyal medya üzerinden, “Corona virüse birebir” gibi sloganlarla satışa sunulan, sağlık Bakanlığı tarafından onayı olmayan ürünler satılmakta. Terekeci, bu ürünlere yönelmemek adına bazı bitkisel ürünlerle ilgili bilgileri de paylaşıyor.
Örneğin Terekeci, ekinezyanın antimikrobik özelliği olduğunu, ekinezya kullanılırsa hastalığın önlenmeyeceğini fakat çok daha hafif atlatılacağını ve örneğin 20 günlük hastalık sürecini 15 güne indirebileceğini söylüyor.
Terekeci, yapılan çalışmalarda ekinezya kullanımının influenza hastalığını 13 gün yerine dokuz güne indirildiğinin ortaya konulduğunu belirtiyor. Fakat bu anlamda ekinezya çayı hiçbir işe yaramıyor. Çünkü ekinezyanın içerisindeki faydalı maddeler, kaynar suda tüm etkisini yitiriyor. Dolayısıyla ekinezyanın, damla, şurup, tablet gibi endüstriyel şekilde üretilmiş haliyle tüketilmesi gerekiyor.
Bunun dışında metaglukan olarak adlandırılan maddenin mayalarda ve mantarlarda bulunduğunu söyleyen Terekeci, bu maddenin de yine bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi olduğunu belirtiyor.
Terekeci’ye göre diğer bir etkili besin de Reishi mantarı. Reishi mantarında da yine diğer mantarlarda olduğu gibi meta glukan bulunuyor. Bunun dışında ise Terekeci, Reishi mantarının immunmodülatör olduğunu belirtiyor. İmmunmodülatörler ise çok fazla çalışan bağışıklık sistemini yavaşlatma, çok yavaş çalışan bağışıklık sistemini ise hızlandırma etkisine sahip.
Terekeci, bağışıklık sistemini güçlendirmek üzere her gün bir çay kaşığı çörek otu yağının da tüketilebileceğini söylüyor fakat bu noktada çok önemli bir uyarıda da bulunuyor. Çörek otu yağını sadece Covid-19 şüphesi olmayan, hastalığa yakalanmamış kişiler koruma amaçlı tüketebiliyor. Sebebiyse çörek otunda demir var ve demir fazlalığı tedaviyi olumsuz etkileyebiliyor.
Bağışıklık sistemini güçlendiren diğer bir ürün ise sumak, sumak suyunun son zamanlarda çokça tüketildiğini söyleyen Terekeci, bu anlamda etkili bir ürün olduğunu belirtiyor.
Yine Karamürver’in “Sandikol” olarak satıldığını ve yine bu besinin de bağışıklık sistemini güçlendireceğini belirten Terekeci, C vitaminin antioksidan olduğu için bağışıklığı güçlendirebileceğini, idrarla atıldığı için de fazlasının zararı olmayacağını söylüyor ve herkesin C vitamini kullanabileceğini belirtiyor. C vitaminin aksine D vitamininse daha kontrollü kullanılması gerektiğini söyleyen Terekeci, D vitaminin ancak kandaki demir miktarının eksik olması halinde kullanılması gerektiğini vurguluyor.
“ALTERNATİF TIP DEĞİL TAMAMLAYICI TEDAVİ”
Terekeci, “Bunları kullanın sabaha iyileşirsiniz” demediğinin de altını çiziyor, çünkü bunlar ilaç değil, bitkisel ürünler.
Terekeci, bu maddelerin faydalarını ve etkilerini sayarken kişilerin de yine bu maddeleri doktor veya fitoterapist rehberliğinde kullanmaları gerektiğini yineliyor. Kendisinin de yalnızca bu ürünleri kullanarak iyileşmediğini söyleyen Terekeci, Sağlık Bakanlığı’nın verdiği tüm ilaçları kullandığını, bu doğrultudaki hiçbir tedaviyi reddetmediğinin altını çiziyor. Bu tedavinin alternatif tıp ile hiçbir ilgilisinin olmadığını da vurgulayan Terekeci, bunun tamamlayıcı tedavi olduğunu, yani modern tıbbın yanı sıra uygulanması gerektiğini belirtiyor. Tüm bunların yanı sıra ise, kişilerin stresten uzak durmasını, alkol, sigara gibi bağımlılıklarından uzak durmaları ve bol su tüketmeleri gerektiğini de söylüyor.
BİLİM KURULU ÜYESİ ÖZLÜ: TEDAVİ İÇİN İLK ŞART EVDE KALMAK
Bilim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Tevfik Özlü’ye göre ise şu an hastalığın önlenmesi konusunda yüzde yüz çalışan tek bir yöntem var, o da evde kalmak.
Özlü, takviye besinlerin alımının insanları rehavete sürükleyebileceğini ve kişilerin bu besinleri almalarından dolayı hastalık kapmayacakları yanılgısına düşebileceklerinin altını çiziyor.
Öte yandan bir bilim insanı olarak kanıta dayalı olmayan hiçbir tedaviyi önermediklerini söyleyen Özlü, bir ilacı veya tedaviyi önerirken pek çok çalışma, karşılaştırma yapıldığını, defalarca denendiğini, bu şekilde güvenilirliği kanıtlanmış tedavi ve ilaçların kullanıldığını belirtiyor.
Halk arasında kullanılan pek çok ürün olduğunu fakat bu ürünlerin çoğunun etkilerinin kanıtlara dayanmadığını, bireysel tecrübe ve gözlem sonucu kullanıldığını söyleyen Özlü, bu sebepten kendilerinin bu tür ilave, katkı veya alternatif ürün tavsiyelerinde bulunamayacaklarını vurguluyor.
Bu tür geleneksel ya da bitkisel tedavi yöntemlerinin Çin, Japoya gibi ülkelerde de kullanıldığını söyleyen Özlü, kendilerinin bu yöntemi bilimsel ve kanıta dayalı olmadığı için kullanmadıklarını, değerlendirmediklerini ve önermediklerini yineliyor.
Bilim ve aklın ışığında hareket etmenin her zaman daha güvenli olduğunu söyleyen Özlü, “İnsan hasta olduğunda aktara değil hastaneye gider, çünkü hastalığınızın ancak hastanede tedavi edileceğini bilirsiniz. Aktara gidenler ancak hastalığı önlemek ve vücut direncini güçlendirmek için ürünler alırlar” diyor ve bu ürünlere güvenerek normal tedaviyi aksatmak veya reddetmenin çok ağır sonuçları olabileceğinin altını çiziyor.