Korona virüsü salgını nedeniyle getirilen yasaklar, yüzbinlerce insanı zor koşullarda yaşamaya mecbur bırakırken, Kırşehir’in Kartalkaya köyünde çobanlık yapan Filiz ailesi için tam bir drama dönüştü.
Halime Filiz, eşi ile birlikte çobanlık yapan 8 çocuklu bir anne. Borçlarını ödeyebilmek için memleketi Şanlıurfa’dan kalkıp Kırşehir’in Kartalkaya Köyü’nde iş buldu, bütün aile köyün çobanlık görevini üstlendi. Yeniden hamile kalınca, doğum sırasında memleketi Şanlıurfa’ya gitti. Daha doğuma vakit olmasına rağmen sancılanınca hastaneye kaldırıldı. 4 Şubat’ta bu kez ikiz bebekleri oldu. Ama erken doğum olduğu için bebekler kuvöze alındı.
Halime Filiz, parasızlıktan bebeklerini hastanede bırakıp eşinin yanına Kırşehir’e dönmek zorunda kaldı.
Kartalkaya köyünde çobanlık yapıp sığır güderken aklı Şanlıurfa’da, 600 kilometre uzakta hastanede bıraktığı kuvözdeki ikiz bebeklerindeydi. 10 gün önce beklediği müjdeli haber geldi. Bebeklerin sağlığı iyiydi, ikisi de 2.5 kiloya ulaşmış, kuvözden çıkarılmıştı. Ama bu haber anneyi çaresiz bıraktı. Doktorlar, hastane yöneticileri, “Gelin bebekleri alın” diyor ama o gidemiyordu çünkü korona virüsü salgını nedeniyle şehirler arası yolculuk yasaklanmıştı.
İZİN ÇIKSA DA GİDİP GELECEK PARASI YOK
Halime Filiz durumunu, korona virüsü yasakları sırasında şehirden uzaklaşmak için ailesiyle birlikte köyü olan Kartalkaya’ya giden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’ya anlattı. Kaya, kendi köyünde çobanlık yapan kadının durumunu öğrenince Şanlıurfa ve Kırşehir valilikleriyle görüştü. Ancak valiliklerden gelen yanıt, “Siz aracı ayarlayın, biz benzinini verelim” oldu.
Kaya, sosyal devletin sorumluluğu gereği bu sorunun çözülmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söylüyor:
“Urfa Büyükşehir Belediyesi’nin bir aracı çocukları hastaneden alıp, bu aileye teslim etmesi gerekir. Doğru olanı budur. Bu aile ne araç bulabilir ne de bu yükün altından maddi olarak kalkabilir. Hastane doktorları ‘10 gün oldu, çocukları almaları lazım’ diyor. Normal zaman olsa anne gidip, çocuğunu alıp gelecek. Ancak bu koşullar yok. Ya Şanlıurfa Belediyesi’nin ya da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu sorunu çözmesi gerekir. Eğer bunu bu devlet çözemiyorsa, yazıklar olsun. İsterlerse çözerler.”
‘BEBEKLERİM NEREDE?’
Yeni doğan ikizlerinden kilometrelerce uzakta çaresiz kalan Halime Filiz ise “Yavrularımı istiyorum, bebeklerimi istiyorum” diyor: “Çocuklarım 10 gündür orada. Doktor bakmak zorunda değil. Gidip almam lazım alamıyorum. Aylığımız 2 bin lira. Ne yemek getirebilecek ne çocuklarımı getirebilecek. Yani yok, yok, yok. Hiçbir şey yok. 8 çocuk, 2 tane biz. 10 kişiyiz. Çocuklarım Urfa’da ben Kırşehir’de. Ben bir çobanım, sığır çobanıyım. Bundan da utanmam. Çocuklarımı istiyorum. Allah’tan başka kimsemiz yok. Sana da Allah bakar, bize de Allah bakar. Kim yardım edecek? Devletime sığınıyorum. Çare. Bebeklerim nerede? Urfa’dalar. Hastanede. Onları istiyorum.”
‘HANİ BİZ BİZE YARDIM EDİYORDUK’
“Valiliğe haber saldık, araç yok. Otobüs yok. Bizim özel araba tutacak gücümüz yok. Oraya gidersem oradan da gelemem. Ne yapmam lazım. Çocuklarımı istiyorum ben. Bebeklerim 10 günlük taburcular. Bebeklerimin gelmesini istiyorum, başka istediğim yok. Bebeklerim Şanlıurfa’da hastanede, doktorların elinde yani şu anda. Ne yapmam lazım. Devletime yalvarıyorum. Başka sığınacak yerim yok. 8 çocuk annesiyim. Onlara ekmek, yemek yetiştiremiyorum. Özel araba tutup da getiremem ben onları. Devletimden yardım istiyorum, yavrularımı istiyorum, bebeklerimi istiyorum, başka istediğim bir şey yok. Onlar orada perişan, ben burada perişan. Hani biz bize yardım ediyorduk. Hani biz bize yardım falan. Hani, nerede? Yok. Bebeklerimi istiyorum, başka istediğim bir şey yok.” (ANKA)