“Çin kaynaklı askeri tehditler” iddiasını yayma girişimi boşa çıkacak / Haberin Peşinde Urfa
ABD Başkanı Joe Biden, 24 Aralık’ta ABD Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı imzaladı. 2023 mali yılına yönelik yasanın toplam tutarı tarihi rekor kırarak 850 milyar ABD dolarını aştı.
ABD Başkanı Joe Biden, 24 Aralık’ta ABD Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı imzaladı. 2023 mali yılına yönelik yasanın toplam tutarı tarihi rekor kırarak 850 milyar ABD dolarını aştı. Çin’e ilişkin birçok olumsuz içeriği kapsayan yasa, sözde “Çin kaynaklı askeri tehditler” teorisini yaymaya kalkışıyor.
ABD merkezli AP haber ajansının bildirdiğine göre, söz konusu yasada onaylanan savunma bütçesi, 2022 mali yılına göre yüzde 10 oranında arttı. ABD’li parlamento üyeleri, bütçeyi artırmakla enflasyon baskılarını göğüslemeyi ve askeri rekabet gücünü yükseltmeyi hedefliyor. ABD, bir yandan diğer ülkeler kaynaklı askeri tehditleri kışkırtıyor, öbür yandan da kendi silahlanmasını hızlandırıyor, bölgesel barış ve güvenliği açıkça sabotaj ediyor.
ABD, Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı çıkarmakla Çin’in içişlerine kabaca müdahale etti, Çin’in iktidar partisi olan Çin Komünist Partisi’ni karalamaya çalıştı. Bu Çin tarafına yönelik ciddi bir siyasi kışkırtma niteliğinde. ÇKP’nin liderliği, Çin halkının ve tarihin bir seçimidir. Dünyanın en büyük kamu danışmanlık kuruluşu Edelman şirketinin gerçekleştirdiği bir anketin sonucuna göre, 2021 yılında Çin halkının Çin hükümetine güven oranı 9 puanlık artışla yüzde 91’i buldu. Çin bu sayıyla dünya birinciliğini korudu.
Aslında Çin halkı, bazı ABD’li siyasetçilerin Çin milletinin yeniden yükselişini engelleme niyetini etkin şekilde kavradı, bu siyasetçilerin Çin halkı ve ÇKP arasındaki ilişkileri kışkırtma girişimleri hayalden öteye geçemeyecektir.
Tıpkı Amerikalı tarihçi Paul Atwood’un söylediği gibi, “Savaş başlatmak, ABD’nin yaşam tarzı haline geldi.”
Dünya halkı gün geçtikçe ABD’nin küresel barışın en büyük sabotajcısı olduğunu net şekilde daha iyi kavrayabiliyor. Yapılan sayıma göre, İkinci Dünya Savaşının bitiminden 2001 yılına kadar geçen süre içinde dünya genelinde 248 askeri çatışma meydana geldi. Bunların 201’i ABD tarafından başlatıldı. 21. yüzyılın başlarından bu yana geçen süre içinde ABD, Afganistan ile Irak savaşlarını başlattı ve Suriye’deki iç savaşlara karıştı ve 27 milyondan fazla masum sivilin mülteciye dönüşmesine yol açtı. Öte yandan, ABD Latin Amerika’da siyasi çalkantılar yarattı, “Arap baharı” gibi hareketlerle Ortadoğu’yu kaosa sürükledi, Avrasya ülkelerinde “renkli devrimleri” kışkırttı. ABD, “dünyanın jandarması” rolünü oynamaya çalışıyor, ancak ABD’nin kendisi, küresel düzenin en büyük kaos kaynağıdır.
Son yıllarda ABD, dünya askeri hegemonyasını korumak için askeri bütçesini hep en yüksek seviyede tuttu. 2023 mali yılında ABD’nin savunma bütçesi tarihin en yüksek seviyesine çıktı. Son yıllarda ABD, nükleer, uzay, siber alanlarında askeri gücünü geliştirmeyi yoğunlaştırdı, hipersonik füzelerin Ar-Ge’sini hızlandırdı ve Anti-Balistik Füze Antlaşması (ABM) ile Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan (INF) çekildi, “AUKUS” adı altında İngiltere ve Avustralya ile üçlü güvenlik iş birliği ortaklığını kurdu ve nükleer enerjiyle çalıştırılan denizaltı geliştirmeye kalkıştı, nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ilişkin küresel sisteme büyük tehdit oluşturdu.
Bilindiği üzere, ABD, dünyanın en çok nükleer silahına sahip ve halen nükleer silahlarının seviyesini yükseltmeye çalışıyor. Öte yandan, ABD geçen birçok yıl içinde Biyolojik Silahların Yasaklanması Antlaşması (BWC) denetim protokolünün görüşmelerini tek taraflı olarak engellemeye çalıştı. ABD yurt dışında 200’den fazla biyolojik laboratuvar kurdu ve depolanan kimyasal silahlar etkisiz hale getirilmedi. Özellikle vurgu yapılması gereken bir konu ise ABD dünya genelinde 800’den fazla askeri üs kurdu, bu üsler, dünya barışı ve güvenliğine ciddi meydan okuma oluşturdu.
Geçen 20’den fazla yıl içinde ABD sözde “Çin kaynaklı askeri tehdit” iddiasını kışkırtmaya kalkıştı. ABD’nin bu girişimleri, baştan sona hegemonyacılıktır. Burada asıl amaç, Çin’in kalkınmasını engellemektir.
Askeri tehdit yaftası asla Çin’e yakıştırılamaz. Çin geçen uzun süre içinde kendini savunma politikasını izliyor. Çin’in askeri gücünü geliştirmesi, sadece ulusal egemenliği, güvenliği ile gelişme çıkarlarını korumak için kullanılıyor ve herhangi bir ülkeyi hedeflemediği gibi, herhangi bir ülkeye tehdit oluşturmuyor. Çin ordusu son yıllarda insanlığın ortak kader topluluğu düşüncesi doğrultusunda, barış koruma, deniz taşımacılığı güvenliğini koruma ve Covid-19 salgınıyla mücadele konularında kamusal güvenlik ürünleri sağlamakta.
Çin, Birleşmiş Milletler’in (BM) barış koruma masraflarını en çok üstlenen ikinci ülke konumunda ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri arasında en çok barış koruma gücünü gönderen ülke. Çin ordusu 25 BM barış koruma misyonuna katıldı ve 40 binden fazla Çin askeri personel barış korumaya katıldı. Çin, küresel silah kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasını önleme sistemine aktif şekilde katıldı, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması gibi 20’den fazla çok taraflı silahsızlanma sözleşmesine taraf oldu. Tüm bunlar, Çin’in sorumlu büyük bir ülke olduğunu kanıtladı. Çin ordusu dünyaya tehditler yerine fırsatlar ve güvenlik getirdi. Çin diğer ülkeler için meydan okuma değil, fırsattır.
Kaynak Çin Uluslararası Radyosu
Hibya Haber Ajansı