Begüm Fırat’tan aşkı merkezine alan şifalı bir hikâye / Haberin Peşinde Urfa
Yazar Begüm Fırat, zaman – mekân kayması, bilinç, şifa ve aşk konularını işlediği son kitabı Şimdi Yoldayım’da her an yolculukta ve sevdiklerimizle bağlantıda olduğumuzu mistik öğeler ve ruhsal betimlemelerle anlatıyor.
Yazar Begüm Fırat’ın Perseus Yayınevi’nden çıkan romanı “Şimdi Yoldayım”, kasım ayının başında online kitap sitelerinde satışa sunuldu. Son kitabını yoğun hislerin birikimiyle kaleme aldığını söyleyen Begüm Fırat, kitabına dair düşüncelerini “Hakikati arayan ve aydınlanma yolunda olanlara aşkı merkezine alan şifalı bir hikâye anlatmak istedim” şeklinde ifade ediyor.
“Ruhsal dönüşümün reçetesi yoktur”
Şimdi Yoldayım’da kadın – erkek herkesin kendisinden bir parça bulacağını ifade eden yazar, kitabının hayatı, sevgiyi ve hakikati sorgulayıp arayan, ruhsal bağ ve uyanış konularına ilgi duyan genç ve yetişkin herkese hitap ettiğini belirterek, “Kitabımda dönüşümden bahsediyorum. Fakat bu dönüşüm, insanın sonsuz tekâmül yolculuğundaki ruhsal dönüşüm. Dönüşümün bir reçetesi yoktur. Böyle yap, şöyle nefes al, böyle yaşa gibi öğretiler ya da teoriler anlık fayda sağlayabilir ama bu anlık fiziksel iyilik halleri gerçek bir dönüşüme yol açmaz. Böyle olsaydı, yaşamın bir amacı olmazdı. İnsan ona yaşatılanlar, yaşadıkları ve yaptıkları neticesinde olgunlaşan duygu, düşünce ve niyetlerine bağlı hak kazanımları sonucunda gerçek bir dönüşüme uğrar ve yükselir. Şimdi Yoldayım’ın okuyanlarda güzel hisler uyandırabileceğine, düşünsel aydınlanmayla ilgili gerçek duygular hissettireceğine inanıyorum” dedi.
Gerçeklik algısını sorgulatan unsurlar romana farklı bir boyut kazandırıyor
Coya ve Basiretli Tacir kitaplarında gerçek yaşam hikâyelerinden yola çıkan Yazar Begüm Fırat, Şimdi Yoldayım romanının gerçeklik algısını sorgulatan unsurlarla kurgulanmış olsa da gerçek hayattan izler taşıdığını şu sözlerle ifade etti: “Yüreğimizden akan ve sayfalara dökülen her duygu ve düşünce bizim gerçeğimizdir. Bu romanda da gözlemlediğim ve hissettiğim şeyleri aktarmaya çalıştım. Gerçek, bazıları tarafından fantastik bir hikâye olarak algılanabilir fakat bu onun gerçek olmadığı anlamına gelmez. Kitaptan örnek vermem gerekirse, hikâyenin başındaki yolculuğu bir kumrunun gözünden izliyoruz. Bu kumru, köprülerin denizlerin üstünden geçip bir konağa, ruhsal bağı olan insan suretindeki kişinin yanına geliyor. Varlıklı bir ailenin oğlu olan bu kişi, karaciğer hastalığından muzdarip ve yaralarını saracak şeylerin inanç ve aşk olduğunu henüz bilmiyor. Kitaptaki gerçeklik algısını sorgulatan unsurlardan biri rüyasında kendisini başka bir yerde bulan genç bir kız ile uçup bir konağa konan kumrunun aynı kişi olması. Bu ikilik üzerinden zaman ve mekân fark etmeksizin her an yolculukta ve sevdiklerimizle bağlantıda olduğumuzu anlatmak istedim.”