Bedeninize iyi bakarak sağlıklı kalmanın püf noktaları / Haberin Peşinde Urfa
Memorial Wellness Endokrinoloji ve Metabolizma Bölümü’nden Doç. Dr. Gökhan Özışık, sağlıklı bir yaşam için dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için kişinin bedenine iyi bakması gerekiyor. Sağlıklı beslenmek, hareketli bir hayat tarzı, egzersiz ve spor yapmak, stres yönetimi, yeterli su tüketimi, düzenli ve kaliteli uyku zincirleme bir şekilde birbirine bağlı olarak sağlıklı kalmayı sağlıyor.
Doç. Dr. Gökhan Özışık, dengeli bir bağırsak florasının güçlü bir bağışıklığa eşit olduğunu söyledi.
Özışık, bağırsak florasının sağlıklı olması bağışıklığın da güçlü olmasını sağladığını belirterek şöyle devam etti:
“Sağlıklı bir bağırsak florasında yararlı yani probiyotik bakteriler çoğunluktadır, belli oranda da zararlı bakteriler ve mayalar bulunur. Bağırsak florasını olumsuz etkileyen faktörlerin başında sağlıksız beslenme gelir. Stres, hareketsiz yaşam, egzersiz yapmamak ya da aşırı egzersiz yapmak, hava kirliliği, yetersiz uyku ve az su tüketimi bağırsak florasını bozan etmenler arasında yer alır. Bilinçsiz ilaç kullanımları özellikle antibiyotikler de bağırsak florasının dengesini bozar. Bozulan bağırsak florasında yararlı bakteriler azalarak zararlı bakteriler ve mayalar çoğalır. Bu da kişiyi hastalıklara açık hale getirmektedir. Uzun süreli flora dengesizlikleri kronik hastalıklara neden olur. “
Özışık, sindirim sisteminin önemini vurguladı.
Doç. Dr. Gökhan Özışık, “Sindirim ağızdan başlayan bir süreçtir ve besinlerin iyice çiğnenerek yutulması gerekir. İyi çiğnenmeyen besinler midenin ön sindirimini de olumsuz etkilemektedir. Eğer sindirim iyi olmazsa sindirilen ve metabolizmanın düzgün çalışabilmesi için gerekli olan bu mikro besinlerin emilimi düzgün yapılamaz. ” dedi.
Doç. Dr. Gökhan Özışık, fazla şeker ve işlenmiş gıda tüketmenin insülin direncine sebep olduğunu dile getirdi.
Özışık, “Vücuda çok fazla işlenmiş gıda ve şeker girdiğinde vücut tepki olarak insülin ve leptin hormonu salgılar. Bu hormonlar artmış şeker yüküne karşı şeker hastası olmamayı ve kilo almamayı sağlar. İşlenmiş gıdalar ve şekere sürekli maruz kalmak belli bir limit aşıldıktan sonra insülin ve leptin direncine neden olan metabolik bir sorun haline dönüşür. Endokrin sistemdeki bu bozulma beyin de dahil olmak üzere bütün vücut sistemlerini olumsuz etkiler. Sağlıksız ve yanlış beslenme sonucu metabolizmanın sürekliliğini sağlayan hormonlar vücut için sakıncalı hale gelebilir. Erken yaşlanma, unutkanlık, depresyon, kronik hastalıklar bu olumsuz etkiler arasında yer alır.” şeklinde konuştu.
Özışık, hormonlar bütün sistemlerin doğru çalışmasını sağladığı söyleyerek, “Hormonların dengesizliği beyni de etkilemektedir. Sempatik ve parasempatik sinir sistemler insan beyninde bir otomatik pilot gibi çalışmaktadır. Bu 2 sistem hormonların kontrolündedir. Sempatik sistem bir gaz, parasempatik sistem ise bir fren ve yavaşlama sistemine benzetilebilir ve bir denge içinde olmaları gerekmektedir. Eğer sempatik sistem çok fazla kullanılırsa yani adrenalin, kortizon ve büyüme hormonları gibi hormonlar çok fazla kullanılırsa parasempatik sistem tarafından kullanılan seratonin, GABA (gama aminobütirik asit), endorfin gibi vücuda sakinlik, dinginlik, mutluluk veren hormonlar daha düşük kalmaktadır. Sonuçta kişi hep gergin, asabi, çabuk patlayan, öfke kontrolünde güçlük çeken, uykuya dalmakta zorlanan, sağlıklı düşünemeyen bir insan haline gelebilmektedir. ” ifadelerini kullandı.
Yanlış beslenme ve uykusuzluk strese neden oluyor diyen Özışık şunları kaydetti:
“Hormonların dengeli salgılanması kişinin hayatını da daha sağlıklı ve kaliteli bir şekilde geçirmesini sağlamaktadır. Gıda intoleransları, yanlış beslenme, enfeksiyonlar, uykusuzluk vücudu strese sokan her şey böbrek üstü bezlerinden stres hormonlarının salgılanmasına neden olmaktadır. Adrenalin ve kortizol stres hormonları olarak da adlandırılmaktadır. Strese ne kadar süre maruz kalınırsa o oranda kortizol ve adrenalin hormonu salgılamaktadır. Bu hormonları da çok kullanmak daha sonrasında kronik yorgunluk sendromu ya da tükenmişlik sendromunu ortaya çıkarabilmektedir. Vücut bu noktadan sonra kalp hastalıklarına, kansere ya da nörodejenaratif hastalıklar denilen Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıklara kolayca yakalanabilmektedir. Böbrek üstü bezlerinden sürekli stres hormonlarını salgılanması diğer hormonların daha az salgılanmasına neden olmaktadır.”
Doç. Dr. Gökhan Özışık, “Sürekli strese maruz kalan bir kadın özellikle menopoz dönemiyle birlikte vücutta bazı hormonlarında azalmasıyla bu dönemi zor ve ağır bir şekilde geçirebilmektedir.” diyerek açıklamasını noktaladı.
Hibya Haber Ajansı