AK Parti Sözcüsü Çelik: “Tamamen aydınlatılması için her türlü soruşturma yapılacak” / Haberin Peşinde Urfa
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) sonrasında açıklama yaptı.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) sonrasında açıklama yaptı.
Çelik’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bu nasıl meydana geldi. Bu olayın oluşmasına sebep teşkil eden unsurlar nedir.? Bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılacak ve kamuoyuyla paylaşılacaktır. Bizde parti olarak bütün hassasiyetimizle takip edeceğiz. İlk andan itibaren devletimizin bütün kurumları seferber oldu. Tamamen aydınlatılması için her türlü soruşturma yapılacak. Soruşturma şeffaf yürütülecek, gelişmeler paylaşılacak.
Gündemde anayasa ile ilgili konular var. CHP tarafından gündeme getirilen bir öneri var. Biz bunun anayasa değişikliği olduğunu belirtip, aile düzenlemesini kapsaması gerektiğini belirttik. Cumhuriyet bayramından bir gün önce sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Türkiye vizyonu konulu konuşma yapılacaktır.
Çok değerli Diyarbakır annelerinin eylemlerinin 1141. günü. Onlara bir kere daha selamlarımızı iletiyoruz. Bu eylemi sürdüren annelere çok üzücü bir haber aldık. Baba Ekrem Artı 7 yıldır kavuşamadığı evladının peşine düşmüştü, maalesef hayatını kaybetti. Evlat hasretiyle gitti. Allah’tan rahmet diliyoruz.
Terörle mücadelede yürüttüğümüz çalışmalarının dünya tarafından nasıl takip edildiğini görüyoruz. Bütün bunlar hukuk içerisinde sürüyor. Kara propaganda faaliyetlerinin ehemmiyeti ve temeli yok. NATO ülkesi olarak egemen bir devlet olarak toprakları koruma konusunda kararlılığımızı sürdürdüğümüz gibi aynı zamanda Avrupa ve NATO’nun ortak güvenliğinin merkezini teşkil ettiğini hiç kimsenin unutmaması gerekiyor.
Bu eleştiriyi getiren ülkelerin kendi milli güvenliği açısından da sakıncalı yaklaşımdır. TBMM’de bu tip mücadeleler için verilen tezkerelere hayır oyu veren partilerin terör konusunda ya ilkesiz ya bilgisiz şekilde davrandığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin mücadele ettiği kesimlerden, odaklardan yana tutum ortaya konduğu çeşitli vesilelerle görüldü.
Türkiye açısından terörle mücadele bir tercih değil zorunluluktur. Müttefiklerimizin çeşitli konularda bu meseleyle ilgili olarak yayınladıkları rapor ve açıklamalarda çifte standart ya da ilkesiz tutum sergilemesi devam ediyor. ABD Ekim 2019’dan bu yana ulusal acil durum başlığı ile raporlar yayınlanıyor. En son bir raporda Barış Pınarı ve diğer harekatlarımıza dönük olarak temelsiz, mesnetsiz, haksız hukuksuz çalışmalar olduğunu görüyoruz. ABD’den böyle bir rapor nasıl çıkabiliyor, ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
Türkiye’nin PYD/YPG’ye karşı yürüttüğü mücadelenin ABD’nin DAEŞ’e karşı yürüttüğü mücadeleyi zaafa uğrattığı gibi ifadeler var. Kendisine dayanak aldığı yerin PYD/YPG terör örgütü olması son derece vahimdir. O zaman dünyada kime karşı terörle mücadelen bahsedeceksiniz. Başkaları da DEAŞ’ı kullanmaya kalkarsa o zaman ABD’nin ilkeli ve kararlı tutumdan bahsedebilir mi? ABD’nin taahhüdüne bağlı olması gerekir. Orada terörle mücadele konusundaki açıklamalarının, hükümlerinin yerine getirilmesi gerekir.
Şunu hiç kimse aklından çıkarmamalıdır, Türkiye’nin sınırlarına, insanımıza, devletimize herhangi tehdit gördüğümüzde bedeli ne olursa olsun sonu nereye giderse gitsin bunu yok etmeye, gereken cevabı vermeye kararlıyız. Şimdiye kadar verdik, bundan sonra da vereceğiz. Türkiye’nin ulusal güvenliği konusunda şaka yapmadığını, hiç kimsenin icazetini duymaya ihtiyacı olmadığını, kim ne derse desin ulusal güvenliğin yerine getirme noktasında açık ve net tutumda olduğunu görülmüştür.
Madem bu raporlar vasıtasıyla terör örgütlerine destek veriliyorsa, bunu müttefiklerimiz yapıyorsa Türkiye’nin kendi bildiğini yapmaktan, terör örgütlerinin bulundukları her yerde darmadağın etmekten başka yapacağı şey yoktur. Herhangi mütecaviz yaklaşıma izin vermeyeceğimizi bir kere daha ortaya koymuş oluyoruz.
Aynı anda birçok cephede bu harekatı gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi tebrik ediyoruz. Yurt içinde jandarma, Milli İstihbarat Teşkilatımızı, Sahil Güvenliğimizi tehdit ediyoruz. Adı bilinen bilinmeyen herkese saygılarımızı, desteklerimizi ifade ediyoruz.
2 hafta içerisinde en önemli gündem maddelerinden bir tanesi Cumhurbaşkanımızın Kazakistan ziyaretiyle ortaya çıkmıştır. Kazakistan’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği toplantısı yapıldı. Orada da görüldüğü gibi Afganistan meselesinden diğer meselelere kadar Cumhurbaşkanımızın da net şekilde ortaya koyduğu gibi en kapsamlı barış perspektifine sahip olan ülke Türkiye’dir.
Azerbaycan Devlet Başkanı sayın Aliyev’in ve Azerbaycanlı kardeşlerimizin desteği ile yürütülen Ermenistan’la görüşmeler Türkiye’nin bölge barışına katkı sunmak için ilkeli ajandayı ortaya koyması bakımdan önemlidir. Putin’in Türkiye’nin gaz merkezi olması şeklindeki yaklaşımı dikkat çekti. Cumhurbaşkanımızın bununla ilgili bakanlıklar görüşsün, adımızı atalım dedi.
Tahıl krizi nasıl tahıl koridoruyla aşılmışsa, insanların sıkıntıya düşmemesi için Türkiye bir enerji üssü olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Asya’daki başka aktörler de Türkiye’nin güvenilir bir ortak olduğunun altını çizerek Türkiye’nin gaz dağıtım merkezi, enerji üssü olması konusunda en güvenli ve verimli, mekan ve ülke olduğu konusunda herkes hemfikir.
Önümüzde Türkiye’nin merkezde olduğu Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü inisiyatif vasıtasıyla gaz koridoru söz konusu olabilecektir. Herkesi sağduyulu şekilde yaklaşmasını ve Türkiye’ye destek olmasını davet ediyoruz.
Filistin’de uzlaşı konferansının başarıya ulaşmasını, alınan kararların uygulanmasını, etkili şekilde hayata geçirilmesini destekliyoruz. Bu arada teşkilat başkanlığımız şehir buluşmaları, ‘İlk oyum Erdoğan’a, ilk oyum AK Parti’ye’ toplantılarını sürdürüyor. Bütün arkadaşlarımız bu buluşmalara yoğun şekilde katılıyor.
Vatandaşlarımızı dinlemek, onlara mesajımızı ulaştırmak, üzerinde çalışmak üzere kıymetli sonuçlar doğuruyor. Çalışmalarımız aynı şekilde devam edecek.
Soru-cevaplar
Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti sorusu
Daha önce ABD ziyaretleriyle ilgili ‘Kimin nereye gittiği bizi ilgilendirmez’ demiştim. Fakat konu bizden çıktı, kendisini ziyaret edenler son derece manasız ve başarısız ziyaret olarak değerlendirdiler. İktidarı eleştirirken demokrasi ve şeffaflık kavramları kullananların kendi yönetimlerinde otokrat yaklaşım sergilediklerini sıkça görürüz. Bu kadar şeffaflık diyen birisi geziye katılanları atlatarak 8 saat ortadan kayboldu.
Şimdiye kadar bir açıklama yapılmadı. Bu kadar büyük gezi yapacağım, kanaat önderleriyle buluşacağım dediğiniz gezinin mutad ziyaretler dışında tek konuşulan maddesi genel başkanın kendi ekibinden, oraya giden gazetecilerden de haberiz şekilde 8 saat kaybolması oldu. Dolayısıyla enteresan şeffaf gezi olmuş. Şöyle bir cümle CHP tarafından söylenmişti; CHP adayı olacak kişinin kapasitesine bakılmaz, uluslararası aktörlerin kimi işaret ettiğine bakılır diye bir cümle. Bunu hangi CHP’li büyükşehir belediye başkanı söylemiştir? Bir yandan ABD otoritelerinden ‘biz Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceğiz’ diye söylemişken, kendiniz Cumhurbaşkanı adayı olmak istediğinizi her yere hissettirirken, bunun vatandaşa izah edilmesi gerektiğini ifade ettim. Tam tersinin olduğunu görüyorum. 8 saat kaybolmalar, benzeri yaklaşımlarla oraya gidenlerin, destekleyenlerin bile son derece başarısız bulduğu gezi olarak gündeme geldi.
CHP köklü siyasi parti, böyle partinin genel başkanının gezisinin düşük profilli, etkisiz, negatif tartışma yaratacak planlanması ayrı konudur. Müthiş bir siyasi hazırlıksızlık olduğu. Topluma doğru mesaj konusunda sınıfta kaldığı görülmüştür. En masum yaklaşanlar bile, şöyle deniyor; bu gezinin amacı neydi.?
CHP yönetiminin söyledikleri ve yaptıkları uyuşmuyor.
Putin konusu
Baktıkları her olayda ‘Buradan AK Parti kazanacak’ diye bir şey görüyorlar. Sayın Putin’in açıklamaları hassas değerlendirilmesi gereken mesele. Barıştan yana devlet olarak herhalükarda ateşkese gidilmesi daha sonra barışa gidilmesi için uğraşırken tahıl koridoru, Cumhurbaşkanımızın gaz meselesindeki iradesi budur. Birileri ‘Putin AK Parti kazansın diye çalışıyor’ demeleri takıntılı bir yaklaşım olmuş.
Borrell’in açıklaması
Borrell’in değerlendirmesini okudum. Bunu ‘Avrupa bahçe dünyanın geri kalanı ormandır, bahçeyi korumamız için duvar etmemiz yetmez, ormanla mücadele etmemiz lazım, bahçıvanlar bununla uğraşmalı’ diyor. Herhalde sömürgecilik nasıl savunulur diye bir paragraf yazılması istenseydi Borrell’inki birincilik alırdı. Üstelik bu açıklamayı yeni diplomatlara ders olarak verirken yapıyor. Sömürgeci, ırkçı anlayışla yeni diplomatlara ders gibi sunulması AB açısından bir başka vehameti oluşturmuş.
Avrupa’yı bir küresel proje olarak değerlendirmiyorlar; tamamen indirgemeci, ırkçı, giderek hristiyan kulübü anlayışıyla değerlendiren bir yaklaşım içinde oluyorlar. Burada Borrell’in üzerine bu açıklama ömür boyu yapışır, yapacağı tek şey bu açıklamayı baştan aşağı reddedip, özür dilemek olmalıdır.
Cemevleri konusu
Cemevleri konusunda yapılan değerlendirmeler, Cumhurbaşkanımızın Şahkulu dergahına giderek dedelerimizle, canlarımızla beraber olması Cumhuriyet tarihinin bence en önemli olaylarından birisidir. Devletin başı olarak ziyaret etmiştir. İçişleri ve Kültür Bakanlığımızın işbirilği ile MKYK üyemiz Ali Arif Bey raporlar ortaya koyuyordu. İhtiyaçların büyük bölümü karşılanmıştır. Cumhurbaşkanımızın orayı ziyaret etmesi, lokma yenmesi büyük kardeşliktir. Birliğimizi, dirliğimizi, büyütme, pekiştirme anlamında büyük adımdır.
Bu tip adımlar atıldığı zaman eksiği, fazlası şudur deniliyor. Bu doğaldır. Ama birilerinin bizim kurumlarımız bizden çıkıyor, ya da bahsettiğiniz HDP kesiminden gelmişti, buraya kayyum atanıyor yaklaşımı, meselenin çözümünden, birlikten, dirlikten beslenen yaklaşımlar değil, çözümsüzlükten, kaostan yana yaklaşım ortaya koyuyorlar.
Yunanistan konusu
Normalleşme için adım atan taraf biziz. Hazımsızlığın karşı taraftan geldiğini görüyoruz. Askerlik bir hayat tarzı, sadece meslek değil. Yunanistan’ın genel kurmay başkanlarının çocukçu açıklamalar yapması, ergen psikolojisiyle konuşması Yunanistan’ı kaygılandırmalı. Genelkurmay başkanlığına getirilenler bu makamları taşıyacak ağırlık üretemiyorlar, sürekli Yunan iç siyasetinde aşırı sağcılara seslenen bir yaklaşım ortaya koyuyorlar. Burada Yunanistan sözleşmeleri ihlal etmektedir. Birileri adalarda mangal yapıp, Türkiye’ye karşı laflar söylüyor. Çocuksu tavırlar. Yunanistan’da muhalefet ‘Yunanistan’ın tamamını başka devletlerin üssü haline getirdiniz’ diyor.
Kendi ülkelerinin geleceğini başka ülkelere bağımlı kıldıklarını söyleyen herhalde başka bir hükümet gelmemiştir. Başka ülkelerin eyalet valisi gibi konuşuyor Miçotakis. Bu meseleler diplomasi yoluyla çözülebilir diyoruz. Türk uçakları tacizden, adaları silahlandırmaktan vazgeçerlerse, Ege’yi Yunan gölü yapmaktan uzak dururlarsa tansiyonun önemli bir bölümü aşağı inmiş olur.”
Hibya Haber Ajansı