AK Parti Sözcüsü Çelik: “Osmanlı Devleti’de, Türkiye Cumhuriyeti’de bizimdir” / Haberin Peşinde Urfa
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MKYK sonrası açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Çelik’in açıklaması şöyle:
“İç güvenlik ve iç siyaset ile ilgili gelişmeler, tabi Türkiye’nin dış güveliği ve iç güvenliği bir bütündür. Türkiye’nin içerisinde huzur ve güven ortamını sağlamakta gösterdiği başarı açık bir konudur. Aynı zamanda dış güvenlik konusunda da çok önemli adımlar, yeni mesafeler katedilerek elde ediliyor. Tüm bunları kapsamlı bir şekilde MKYK’da değerlendiriyoruz.
Bugün tarihimiz açısında acı bir günün yıl dönümü. 12 Eylül Darbesi’nin yıl dönümü. 12 Eylül Darbesi, nesilleri yok eden, Türkiye’nin kazanımlarını bertaraf eden, berhava eden milli egemenliğine, Türkiye’ye yapılmış suikast girişimlerinin dönüm noktalarından bir tanesiydi.
27 mayısta başlayan süreç, 15 Temmuz’a kadar bu çizgide geldi. Bunların hepsi vatanseverlik adına yapıldığı söylendi. Ama her zaman söylediğimiz gibi milli egemenliği ortadan kaldıran hiçbir girişim, sebebi ne olursa olsun asla bir vatanseverlikle izah edilemez. Milli egemenlik düşmanlı, millet düşmanlığı, devlet düşmanlığıdır.
Acı hatıra 15 Temmuz’da milletimizin büyük bir direniş sergilemesiyle başka bir boyuta ulaştı. Her zaman darbelerin bertarafında demokrasiye sahip çıkan milletimiz, 15 Temmuz gecesi şehitler, gaziler vererek, demokrasisine ve devletine büyük bir fedakarlıkla sahip çıktı.
Türkiye’nin demokrasisi olgunlaşmış bir demokrasidir. Güçlü bir cumhuriyetiniz var. Darbenin ve darbeciliğin vatan hainliğinden hiçbir farkı yoktur.
İzmir’in düşman işgalinden kurtarılmasının yıl dönümünde belediye başkanının yaptığı konuşma ile ilgili olarak, önümüze şöyle bir tablo geliyor. Maalesef Türkiye’de kimlik krizi tetiklemeye çalışanların kullandığı enstrümanlarından birisi, Osmanlı Devleti ve Türkiye cumhuriyetini kavga ettirmek. Halbuki, Osmanlı Devleti de bizimdir Türkiye Cumhuriyeti de bizimdir.
Doğru olan yaklaşım şudur, güzel İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde, işgalcilere o zamanki mezalimi gerçekleştirilen Yunan güçlerine söylenmeyen sözün, tarihimize söylenmesidir. Orası tarih platformu değil. Orası, işgalden kurutuluşunun yıl dönümünün kutlandığı bir zamandı. Dolayısıyla, işgalcilere karşı olan duruşumuzu anlatılması gerekirken bunun içeriye yönelik bir tartışma haline çevrilmesi, son derece sakıncalıdır. Son derece şuursuzluktur. Ardından atılan adımlar da bu şuursuzluğun devamı olarak önümüze gelmiştir.
Bazı siyasetçi arkadaşlarımız, bu bağlamda söylenen sözlerin, Atatürk’ün sözleriyle benzerliğini ifade ederek biz cevap vermeye çalışıyorlar. Atatürk’ün söylediği sözlerin bağlamından koparılarak bu şekilde konumlandırılması tabii ki bir istismar siyasetidir.
Nihayetinde Atatürk ve silah arkadaşları, ülkemizin işgal edilmesine karşı en büyük mücadeleyi vermiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar gelen o büyük safhaları tek tek zaferle sonuçlandırarak bir sonuca ulaştırmış büyük bir mücadelenin kahramanlarıdır.
Aynı zamanda kurucu Cumhurbaşkanımız, devlet başkanımızdır. Tüm bu tabloya bakıldığı zaman, şunun hiçbir zaman unutulmaması gerekir ki, bizim herhangi bir ilimizdeki bir pide fırını kadar yaşı olmayan devletlerin bile kendilerine bir geçmiş üretmek için, ne kadar gayret sarf ettiğini bazı ziyaretlerimizde görüyoruz.
Siz, Türkiye Cumhuriyeti’ni sanki iç kökü olmayan bir devletmiş gibi göstermeye çalışırsanız, Atatürk’ü, büyük devlet adamları silsilemizin bir son halkası, Cumhuriyetimizin kurucusu olarak nitelendirmek yerine, geçmişteki devlet adamlarıyla kavga ettirecek bir şekilde ya da onlarla zıtlık üretecek bir şekilde anlatmaya çalışırsanız, bu devlet geleneğimiz açısından da devlet geleneğimizin kökleri açısından da yanlış bir yaklaşım içerisine girer. Türkiye Cumhuriyeti de bizimdir, Osmanlı Devleti de bizimdir.
Bu kavga, yetersiz zihinlerin, Türkiye’de kimlik kavgası üretmek ve bu kimlik kavgasından siyasi kriz çıkarmak için kullandıkları elverişli bir enstürman olarak yıllarca Türkiye’ye kötülük yapmıştır.
Tartışmalı olayları, kişilikleri bırakalım tarihçiler değerlendirsin. Biz siyaset adamları olarak, siyasetin içerisine sokulmaya çalışılan bu kimlik krizine karşı duyarlılığımızı koruyorum. Geçmişimizle bugünümüzü, bugünümüzle yarınımızı kavga ettirmeyelim.
İskeçe müftüsü Mustafa Trampa’yı tebrik ediyoruz. Kendisi camide yapılan bir seçimle son derece demokratik bir seçimle iş başına geldi. Kendisini tebrik ediyoruz. Avrupa’nın göbeğinde olgun bir demokrasi örneği olarak kayda geçmiştir. Umarız ki, Yunanistan yönetimi Türk azınlığın oradaki bu iradesine gereken saygıyı gösterir. Şimdiye kadar yaptıkları ihlalleri devam ettirmezler.
Diyarbakır annelerine selamlarımızı iletiyoruz. Onların büyük direnişi, evlatlarına kavuşmak için ortaya koyduğu vicdanlı bekleyişi bin 105’inci gününe girdi. Dünya tarihinde, önemli bir şekilde anılacak bir vicdan nöbeti, teröre karşı bir duruştur. Kendilerini buradan bir kez daha selamlıyoruz.
Terörle mücadele konusunda gerek iç güvenlik gerek dış güvenlik açısından güçlü adımlar atmaya devam ediyoruz. Fakat maalesef terörle mücadelede, teröristlerle uğraştığımız kadar müttefiklerimizin ortaya koyduğu bazı ilkesizliklerle de uğraşmak zorunda kalıyoruz. ABD Merkez Kuvvetleri Komutanlığı’nın, teröristler için taziye mesajı yayımlaması, bu ilkesizliklerin başında geliyor.
Suriye’deki PYD’nin PKK’nın ta kendisi olduğunu net bir şekilde herkes tarafından biliniyor. Artık oradaki kol olmaktan çıkıp, bizzat PKK’nın tüm unsurlarıyla varlık gösterdiği bir el haline gelmiştir. Türkiye’nin terörle mücadelesine dönük bu saygısızlıkları şiddetli bir şekilde kınıyoruz.
Cumhurbaşkanımız, yakın zamanda önemli bir balkan turu gerçekleştirdi. Özellikle Ukrayna krizinden sonra balkanlardaki tansiyonun kademeli olarak yükseldiğini, orada da bir takım vekalet çatışmalarının gündeme getirilmeye çalışıldığını görüyorduk.
Cumhurbaşkanımız, hem Bosna Hersek’in içerisindeki Müslüman, Hırvat, Sırp, Boşnak unsurlarla hem de Sırbistan, Hırvatistan yönetimiyle son derece güçlü görüşmeler yaparak buradaki tansiyonun düşmesine katkıda bulunan en önemli ziyaretlerden birisini gerçekleştirmiş oldu.
Yunanistan’ın yükselmeye çalıştığı tahriklerin farkındayız. Bunları ciddi bir şekilde takip ediyoruz. En son bir Ro-Ro gemisine saldırmaları kaza ya da istenmeyen bir saldırganlık gibi değerlendirilecek bir konu değildir.
Her zaman söylediğimiz, bu şekildeki tacizlere, fiili durum yaratma arayışlarına son vermeleridir. Burası çıkmaz sokaktır, Yunanistan’ın lehine bir şey çıkmayacaktır. Sorunların masada çözülmesi için Türk diplomasisi yeterli kapasiteye ve çözüm üretme planlarına, yol haritasına sahiptir. Dolayısıyla Yunanistan’ın masadan kaçmayı bırakıp, sahada bu tür haydutluklardan uzak durması gerekir. Büyün sorunların çözüm yeri masadadır. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ ilkesini bir reform olarak hayata geçmesinin ne kadar değerli olduğu net bir şekilde görülüyor.
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla herkesin gözünün üzerinde olduğu bir konu da yurtlar meselesiydi. Şimdiye kadar yurt kapasitemiz 825 bini geçti. Tüm bu tablo, bu konudaki başarıdaki, hassasiyeti göstermektedir. Cumhurbaşkanımızın, öğrencilerimizin dışarıda kalmaması, yurt imkanlarından faydalanması için azami gayretin gösterilmesi şeklindeki iradesi, bizi 825 binlik bir yurt kapasitesine ulaştırdı.”
Hibya Haber Ajansı