Kredi iflas riski tekrar nisan-mayıs dönemi seviyesine yükseldi / Haberin Peşinde Urfa
Son günlerde TL’deki değer kaybı tekrar hızlanırken, kredi iflas riskini gösteren CDS’ler de 600 puanı aşarak tekrar nisan-mayıs dönemi seviyelerine yükseldi. Sozcu.com.tr’ye konuşan Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ekonomist Özlem Derici Şengül, rezervlerdeki hızlı erimenin yanı sıra artan jeopolitik gerilimlerin döviz kurunda son günlerde artışa neden olduğunu belirterek “Son birkaç günde yaşadığımız dalgalanma birikmiş kırılganlıkların ekonomik dengeler açısından taşınamaz hale geldiğinin kanıtı” dedi.
Corona virüsü salgını nedeniyle mart, nisan ve mayıs aylarında hızla daralan Türkiye ekonomisi, 1 Haziran’da yeniden açıldı ve son iki ayda ekonomik aktivite kısmen canlandı. Ancak Merkez Bankası’nın (TCMB) para musluklarını açması ve kamu bankalarının rekor kredi arzıyla gelen canlanma, ekonomideki fay hatlarını tekrar harekete geçirdi.
Yıla 5,94 seviyesinden başlayan ancak salgının etkisiyle 7 Mayıs’ta 7,26 ile tüm zamanların rekorunu kıran dolar/TL kuru, kamu bankalarının TCMB rezervlerini satışının da katkısıyla yaklaşık bir buçuk ay 6,85 civarına demir attı. Ancak son günlerde tekrar 7,00 TL seviyesine yükseldi. Üstelik dolar, dünyanın önde gelen altı para birimi karşısında son iki yılın en düşük seviyesine gerilerken, TL dolar karşısında değer kaybı yaşadı.
2020’ye 6,67 seviyelerinde başlayan euro/TL de, euro/dolar paritesindeki yükselişe paralel 8,31 seviyelerine yükseldi ve tüm zamanların rekorunu kırdı.
KRONİK SORUNLAR TEKRAR GÜNDEMDE
Geçen sene ilk beş ayda 187 milyon dolar fazla veren cari denge, bu sene aynı dönemde 16 milyar 720 milyon dolar açık verdi. İhracat ve turizm gelirleri hızla düşerken, ithalat o hızda düşmeyince, cari açık arttı.
Yılın ilk yarısında ihracat geçen yıla göre yüzde 15,1, ithalat yüzde 3,2 azaldı. Dış ticaret açığı yüzde 73,2 artarak 23,9 milyar dolara ulaştı. Geçen sene beş ayda 7,9 milyar dolara ulaşan turizm geliri, bu yıl aynı dönemde 3,4 milyar dolara geriledi.
Geçene ilk beş ayda hisse senedi ve tahvil alımı yoluyla 5,8 milyar dolarlık giriş yapan yabancılar, bu yıl aynı dönemde 11,3 milyar dolarlık çıkışa imza attı.
Ekim 2019’da yüzde 8,55’e kadar düşen tüketici enflasyonu, kredi genişlemesi ve kur artışının etkisiyle haziranda yüzde 12,62’ye fırladı.
2019’un ilk yarısında 78,6 milyar TL olan bütçe açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 39,3 artarak 109,4 milyar TL’ye sıçradı.
Tüm bunların üzerine jeopolitik gerilimler de eklenince, TL, Türkiye’nin kredi iflas risk primi (CDS) nisan ve mayısta görülen 600’lü seviyelere geldi.
Özlem Derici Şengül
REZERVLERDEKİ HIZLI ERİME KIRILGANLIĞI ARTIRDI
Sozcu.com.tr’ye konuşan Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ve ekonomist Özlem Derici Şengül, “Salgının şiddetini artırmasıyla baş gösteren makro etkilerin yanı sıra rezervlerdeki hızlı erime finansal piyasa kırılganlığını arttırdı” dedi.
“Son birkaç günde yaşadığımız dalgalanma birikmiş kırılganlıkların ekonomik dengeler açısından taşınamaz hale geldiğinin kanıtı” diyen Şengül, döviz kurlarındaki yükselişe temel teşkil eden unsurları şöyle sıraladı:
“Türkiye’nin net 180 milyar doların üzerindeki dış finansman ihtiyacına karşılık döviz rezervlerinin düşüklüğü, risk priminin yüksek olması ve piyasa müdahalelerinin yabancı yatırımcı güvenini zedeliyor olması. Dış finansman ihtiyacının yüksek olmasının ardında ihracat ve turizm gelirlerindeki kayıp ile yabancı yatırımcıların hisse senedi ve tahvil piyasasından çıkması yatıyor. Şirketlerin dış borç azaltma eğiliminde olması da yine döviz arzını azaltan unsurlardan.
TCMB’nin döviz yükümlülükleri çıktıktan sonraki rezervinin -30 milyar dolarlarda olması ve kamu bankalarının 9 milyar dolar açık pozisyonunun bulunması bundan sonrası için döviz arzının salgın dönemindeki kadar yoğun olamayacağını gösteriyor.
Döviz talebine gelince hem hane halkında hem şirketler kesiminde temmuz ortası itibariyle bir artış görüyoruz. TCMB’nin tahvil alımları yoluyla gerçekleştirdiği gevşek para politikasına devam ettiği bir dönemde dolarizasyonun devam etmesi de kur üzerindeki baskının artmasına neden olacaktır.”
“DÖVİZ ARZI SÜRDÜRÜLEMEZ BOYUTLARDA”
Son dönemdeki dalgalanmayı tetikleyen diğer unsurları “Dünyada ikinci dalga riskinin yükselmesinin yanı sıra içeride kamu bankaları üzerinden piyasaya verilen döviz arzının sürdürülemeyecek boyutlara gelmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarının Yunanistan’la ilişkileri germesi ve AB’nin yaptırımlardan söz etmesinin getirdiği jeopolitik risk” olarak sıralayan Şengül, “Tüm bu temel ve konjonktürel faktörler ülke risk primini yükseltiyor ve CDS’lerin (kredi temerrüt takası) artmasına neden oluyor” dedi.
Şengül, CDS’i ve CDS’teki artışı şu sözlerle anlattı:
“CDS (Credit Default Swap – Kredi Temerrüt Takası), sabit getirili menkul kıymetlerin riskini bir başka tarafa aktarılması için yapılan takas işlemidir. Bu sayede CDS satın alan kişi, aldığı bir sabit getirili enstrümanın temerrüde düşmesi durumunda ödemeyi CDS satan kişiden tazmin edilir. Bu anlamda işlem, sabit getirili enstrüman yatırımcıları için bir sigorta niteliğindedir. Bu yüzden ülkenin riskliliği arttığında sigorta primi yani CDS de artar. CDS’lerin yükselmesi yatırımcılar için bir gösterge niteliğindedir. Son dönemde yaşanan dalgalanmada CDS primlerinin de yükselmiş olması, BDDK’nın swap limitleri gibi piyasa müdahaleleri nedeniyle Türkiye’ye zaten temkinli yaklaşan yabancı yatırımcıların bu temkinli tavrını devam ettireceğini gösteriyor.”