“Okuldaki eğitim, müfredat ve öğretmenin odak noktası ile sınavın odak noktası arasında uçurum var. Sorularda, kelime sayısı Türkçe’ de yüzde 70, matematikte yüzde 125 arttı.”“Sınıfta alt düzey ders işlenip, sınavda analiz gerektiren üst düzey sorular soruluyor. Sistem, sınav değiştirilerek terbiye ediliyor. Öğrenciler ters köşeye yatırılıyor. Asıl kabahat sistemde…”
LGS ve YKS’ de yarışan 4.2 milyon aday, sayısaldan sözele uzun paragraf sorusu şoku yaşadı. Öğrencilerin okuma ve anlama becerileri üzerine araştırmalar yapan Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Mustafa Yıldız, derste öğretilen ve sınavda sorulanların uyumunu şöyle değerlendiriyor; “PISA’da okuduğunu anlamada Türkiye, 36 OECD ülkesi arasında 32’nci sırada. LGS puanın yüzde 60’ı da okuma ve anlama becerisini ölçüyor.
Sınavlardaki soru tipleri, bu açıdan kısmen de olsa dünyayla tutarlı. Ama, müfredat sınavların gerisinde. 15 yıl önce son 40 yılın en köklü müfredat değişikliği yapılsa da, ders kitapları geleneksel çizgide kaldı. Okuryazarlık becerisini geliştirecek bir sistem kurulmalıdır. Okuldaki eğitim, müfredat ve öğretmenlerin odak noktası ile sınavın odak noktası arasında uçurum var.
Mustafa Yıldız
ÖĞRENCİ YANILTILIYOR
Türkiye’de sistem, sınav değiştirilerek terbiye edilmeye çalışılıyor. Derste sadece konu aktarılan öğrenciden, sınavda soru analizi bekleniyor. LGS soruları öğretmenleri bile zorluyor. Çünkü, çözmek için bilmek yetmiyor.
Üst düzey düşünme becerisi gerekiyor. 8 yıl sadece bilgi verilen öğrenciden LGS’de soru analizi ve doğru çözüm bekleniyor. Oysa, sistem öğrencinin okuma, anlama ve düşünme becerisi geliştirmedi. Bu stratejiyle öğrenciler, ters köşeye yatırılıyor.
2008 OKS ve 2018 LGS’ yi karşılaştırdığımızda; Türkçe’de soru başına düşen kelime sayısı yüzde 70, matematikte yüzde 125 arttığını gördük. 2019 ve 2020 LGS’de kelime artışı sürdü. Sınavlarda artık kelimeler, metinler çok önemli oldu. Son sınavlarla, sayısalcı ve sözelci öğrenci kavramı yıkıldı. Okuduğunu anlayan, sınavı kazanır.
DERS ALT SORU ÜST DÜZEY
Okullarda derse gidip bin 500 saat izledik. İlkokul ve ortaokul müfredatından 5 yıl önce görsel okuma çıkarılmıştı. Derste, görsel okuma hiç yok.
Sınav sorularında ise çok sayıda grafik ve görsel okuma var. Okuldaki eğitimle, sınavdaki sorular arasında makas açıldı. Dersler, bilgi temelli ama sınavlar üst düzey beceri ölçüyor. Sınıflarda, sınavın çok altında ders işleniyor.
“SEV” TALİMATIYLA SEVEMEZ
Dünya, temel eğitimde okuryazarlık eğitimi veriyor. Bizde, temel eğitime sınavlar yön veriyor. Bu çelişkidir. Çok alanda çok şey öğretmek isterken, öğrencinin dikkatini dağıtıyoruz. ‘Oku, okumayı sev, okuduğunu anla’ demekle, çocuk gerçek anlamda okumayı sevmiyor, okumuyor ve okuduğunu da anlamıyor. Okuduğunu anlamayı, doğru okumayı öğretmeliyiz.”
ROMANTİZMİ BIRAKIP AKICI OKUMA ÖĞRETELİM
– Dünyada, öğretmenler çocuklara etkileşimli sesli kitap okuyor. Sistemimizde olmayan bu uygulamaya acil ihtiyaç var. Öğretmenler, öğrenciye kitap okumalı.
– Öğretmen kitabı okuyup, düşündürüp, öğrencilere sorular sormalı. Öğrenci, kelimelerle buluşup, iyi okumayı özümsemelidir.
– Bizim seçtiğimiz kitabı, bizim seçtiğimiz saat ve dakikada okumalarını beklemek yerine, gerçekçi pedagojik çözümler bulunmalıdır.
– Okumak, romantik bir iş değil pek çok yönüyle bir beceridir. Okuma becerisini, temel eğitimde kazanan her öğrenci, hayatı boyunca tüm sınavlarda başarılı olur.
OKUMA ALIŞKANLIĞINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
– Öğrencilere sürekli, ‘kitap oku’ öğüdü verilmesi, yeni nesilde etkili olmuyor.
– Kitap okuma alışkanlığıyla dünyada 86’ncı sırada olan yetişkinler önce kötü karnelerini düzeltmeli.
– Okullarda, öğretmen ve öğrencilerin sessizce kitap okuma saati yapması hiç işe yaramıyor.
– Kitap sayısını listelemekten vazgeçelim. Okuduğunu anlayarak okumayı kazandıralım.
– Çocuklar kitapları; eğlenerek, düşünerek ve yaratıcı gücü ortaya çıkarak okumayı öğrenmelidir.
HIZLI OKUMA MARİFET DEĞİLMİŞ!
“130 yıllık dünya okuma araştırmaları literatürü, Türkiye’deki gibi hızlı okumanın çocukların öğrenmesinde bir katkısı olmadığını gösteriyor. Hızlı okuma, doğru bilinen bir yanlış…”
5 SORU 5 CEVAP
1- Öğrenciler okuduğunu nasıl anlayacak?
Anlama bir beceridir, kazanılması emek ve zaman ister. Okullarımızda öncelikle, ‘Kitap, okur ve okuma dostu’ bir kültür oluşturulmalıdır. Öğrencilerin okuma anlama düzeylerine göre destek planları hazırlanmalıdır.
2- Okullar, ‘Okur Dostu’ nasıl yapılabilir?
“Çocuklara okuma stratejileri öğretilmeli. İyi okur olabilmeleri için öncelikle çocukları iyi kitaplarla buluşturup, kitaplıklarda yaratıcı etkinlikler yapılmalı. Çocuklar, sorularında 5 N 1 K’nın ötesine geçmeli.”
3- Kitaptan özet çıkarma ödevi yetmez mi?
Eğitim sistemimizdeki özet çıkarma çocukları kitaplardan uzaklaştırıyor. Bu terk edilmeli. Yerine, kitapla ilgili bir resim-afiş hazırlanıp, en sevilen kelime ve cümleler yazılabilir. Kitap, arkadaşlarına anlatılıp, kitapla ilgili kısa videolar çekilebilir.
4- Öğretmenin okuma dostu olma kriteri ne?
Okuma dostu bir öğretmenin her zaman yanında bir kitabı olur. Çocuklarla branşı ne olursa olsun birlikte okuyup, etkinlikler yapabilmelidir. Öğrencilerine, belirli saatlerde kitap okumalıdır.
5- Okullardaki kütüphaneler yeterli mi?
Okuma dostu bir okulun, yeni nesil bir kütüphanesi olmalı. Gece belli saatlere kadar açık bir kütüphanesi bulunmalı. Öğrenciler birbiriyle, kitaplarla ve öğretmenleriyle bu kütüphanede birlikte vakit geçirmeli.