Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, darbe tartışmalarının gündeme getirildiğini belirterek “İktidar gündem değiştirici söylemleri istismar ederek otoriter eğilimlerini meşrulaştırmaya çalışıyor. İktidar bir an önce milleti korkutmaya çalışmak yerine kendi korkularıyla yüzleşmelidir.’ dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, darbe tartışmalarının gündeme getirildiğini belirterek “İktidar gündem değiştirici söylemleri istismar ederek otoriter eğilimlerini meşrulaştırmaya çalışıyor” dedi. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da olmamasını da vurgulayarak, “Türkiye hâlâ darbelerin yapılacağı bir ülke ise, bu darbeler tweet atarak değil, Sayın Erdoğan’ın 45 gündür gitmediği ülkenin başkentine ivedi olarak dönmesiyle engellenebilir. Eğer gerçek bir darbe tehdidi yoksa; başta Sayın Erdoğan olmak üzere bütün iktidarın önde gelen isimleri ne yapmayı amaçlamaktadırlar?” ifadelerini kullandı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yaptığı haftalık basın açıklamasında, ‘iktidarın darbe tartışmalarıyla otoriter politikalarını meşrulaştırdığını’ ifade etti.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun açıklamalarına karşı iktidar cephesinden yapılan darbe yorumlarıyla ortaya çıkan tartışmaları değerlendiren Davutoğlu, “Türkiye’de seçim dışında bir iktidar değişikliğini aklının ucundan geçirenler demokrasinin düşmanı olduğunu ilan etmiş olur. Türkiye’de seçim dışında iktidar değişimini talep edenlerin sonu hep hüsranla bitmiştir. Çok geriye gitmeye gerek yok: İstanbul seçimlerine yapılan hukuksuz müdahalenin sonunda seçim dışında bir şekilde kazanmaya çalışanların nasıl kaybettiklerini, milletin nasıl tavır gösterdiği hatırlarımızdadır” dedi.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Demokrasimiz içinden geçtiği yetmiş yıllık sancılı süreçte yönlendirmeli iki tehdidin baskısı altında kalmıştır: Milli iradeyi yok sayan darbeci zihniyet ve bu ve benzeri tehditleri gündemde tutarak otoriter tavırlarını meşrulaştırmaya çalışanlar…
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz birinci grubun komünizm gelecek diyerek 12 Eylül’ün, irtica gelecek diyerek 28 Şubat diktatörlüğüne zemin hazırlayanlar ikinci grubu oluşturmuşlardır.
“DARBE İMASI YAPANLAR OTORİTER EĞİLİMLERİNİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR”
Bugün de dolaylı ve doğrudan darbe iması yapanlar da, bu tehdidi sürekli gündemde tutarak otoriter politikalarını meşrulaştırmaya çalışanlar da, demokrasimizin geleceği açısından ateşle oynamaktadırlar.
İktidar, AK Parti ve Sayın Erdoğan son dönemde bu tür gündem değiştirici söylemleri istismar otoriter eğilimlerini meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
Kah beş para etmez, akademik olarak çapsız, gazetecilik açısından yetersiz bir rapordaki yarım yamalak bir cümleden bütün ülkeyi darbe tehdidi ile ayağa kaldırıyorlar kah bir siyasetçinin sorumsuz ifadesinden bütün memleketin darbe tehdidi ile savaşması için kendi kendilerini oyalıyorlar.
Ülkemizi bir trol ülkesine, iktidarı bir propaganda şirketine çeviren bu durum gerçekten traji-komik manzaraların oluşmasına yol açıyor.
“ERDOĞAN’IN 45 GÜNDÜR ANKARA’DA OTURMASI DOĞRU DEĞİL”
Türkiye bir darbe tehlikesi ile karşı karşıya ise, birilerinin darbe yapma ihtimali, imkanı ile ilgili ciddi bir bilgi-duyum varsa Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp bunu açıklamalıdır.
Türkiye hâlâ darbelerin yapılabileceği bir ülke ise bu darbeler iktidarın twitter kampanyalarıyla, çocuksu mesajlarıyla sanal alemde değil ülkenin başkenti Ankara’da ciddi bir şekilde meselelere eğilerek engellenebilir.
Bu vesile ile şunu da vurgulamak isterim ki, Korona gerekçesiyle de olsa Sayın Cumhurbaşkanı’nın 45 gündür ülkenin başkentinden uzakta olması doğru değildir. Devletin kritik meseleleri siber güvenliğinden kimsenin emin olmadığı dijital ortamda yapılan toplantılarda değil, sosyal mesafeye dikkat ederek başkentte yüz yüze yapılan toplantılarda ele alınabilir.
Öyle düşünmüyoruz ama Türkiye hâlâ darbelerin yapılabileceği bir ülke ise bu darbeler tweet atarak değil Sayın Cumhurbaşkanının 45 gündür gitmediği ülkenin başkentine ivedi olarak dönmesiyle engellenebilir.
Türkiye hâlâ darbe tehdidi altındaysa, bu darbecilerle sosyal medya mesajlarıyla değil hukuk devletinin mekanizmalarını işleterek mücadele edilmelidir.
Yok eğer bir gerçek darbe tehdidi yoksa; başta Sayın Erdoğan olmak üzere bütün iktidarın önde gelen isimleri ne yapmayı amaçlamaktadırlar?
Bu ülke sosyal medya kampanyalarıyla değil devlet ciddiyetiyle yönetilebilir.
Bu ülke reklam ajansı filmleriyle değil insanımızın ve ülkemizin gerçek gündemiyle dertlenilerek yönetilebilir.
Şubat sonundan beri ülkemizin başındaki ağır musibetleri asgari düzeyde yönetmeyi beceremeyenler, daha da kötüsü önümüzdeki aylarda ortaya çıkan ağır faturayı ve zararı nasıl kontrol altına alacaklarını bilemeyenler gündemi manipüle etmek için olmadık yollara baş vuruyorlar.
Ülkemiz bu kadar ciddiyetsizliği, liyakatsizliği ve sorumsuzluğu kaldıracak durumda değildir.
“İKTİDAR KORKULARIYLA YÜZLEŞMELİ”
İktidar bir an önce milleti korkutmaya çalışmak yerine kendi korkularıyla yüzleşmelidir. İktidar, ekonomik faturadan korkmaktadır, sorunlardan korkmaktadır, demokrasiden korkmaktadır, adaletten korkmaktadır, hepsinden daha önemlisi milletten korkmaktadır.
Korktuğu için de liyakatin, adaletin, sağduyunun, demokrasinin ve farklılıkların seslerini bile duymak istememektedir.
Darbeyle mücadelenin yolu daha çok hukuktur, daha çok demokrasidir, daha çok şeffaflıktır, daha güçlü sivil toplumdur, birbiriyle kardeşçe yaşayan insanlardan oluşan bir millet bilincidir.
Fakat ne yazık ki iktidarın getirdiği noktada iktidar partisinin bazı yandaşları bir darbe ihtimalinde beline kaç silah takacağını, kaç kurşun sıkacağını, ne kadar kan dökeceğini, kimlerden nasıl intikam alacağını sıralamakta adeta bir yarışa girmektedir.
Bugüne kadar dış güçlerin işgallerinden 15 Temmuz’da olduğu gibi darbe kalkışmalarına kadar bu millet nasıl mücadele ettiğini, edebildiğini zaten gösterdi. Bugün gelinen nokta neredeyse açıkça siyasi bir mücadelede karşı tarafa korku verme noktasına gelmiştir. Allah aşkına aklınızı başınıza devşirin. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Eğer her siyasi görüş darbe karşıtlığı, terörle mücadele gibi sebeplerle silahlanmaya başlarsa iki gün sonra cinin şişeden çıkması durumunda ne olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Bakın buradan tüm yöneticileri ve aklı başında olanları uyarıyorum. Kendi iktidarınızı sağlama almak için bu tür şiddet yanlısı bir eğilimi beslerseniz bunun bedelini tüm ülke öder.
Bu ülkede darbe gibi bir alçaklığa kalkışacak olanlar başlarına ne geleceğini 15 Temmuz’da gördü. Size düşen böyle bir ihtimali yapısal olarak ortadan kaldırmaktır. Şiddet ve silah sempatizanlığını beslemek değil.”